Ey kalbi İslam ile yanan, sevdiğim, gençler!
Bütün İslamiyet'ten, size nümunedir bu!
İlim ile marifettir, hep içindekiler,
Hakikaten bulunmaz eşsiz hazinedir bu!
En büyük âlimlerin, en büyük velilerin,
En meşhur simaların, en ulvi gönüllerin,
Âleme ışık tutan, hayat sunan ellerin,
Kalem ve kalblerinden, sızan bir katredir bu!
Resulullahın yolu, hakiki Müslümanlık,
Ve her iki cihanda, aranılan sultanlık,
Sulhda her an çalışan, harplerde kahramanlık,
Gösteren ceddimizden, bize emanettir bu!
Her kelimesi huccet, ilimdir her cümlesi,
Dinle budur hakiki, İslamiyet'in sesi.
Kalbden pasları siler ve arttırır hevesi,
İşte başlı başına, bir İslamiyet'tir bu!
Neylerim
Canan elinden gelmişim,
fani mekanı neylerim,
Ol mülke meylim salmışım,
ben bu cihanı neylerim.
Hep itibarım atmışım,
aşıklığa el katmışım,
Ben nefsi dosta satmışım,
bu düşmanı neylerim.
Aşkı tabibim kılmışım,
derdinde derman bulmuşum,
Abdülhakimi görmüşüm,
yünaniyanı neylerim.
Ma’rifet tadın almışım,
fenâ tahtına varmışım,
Mahfice sultan olmuşum,
dünya varlığı neylerim.
Her ne gelirse yahşidir,
zirâ o dostun bahşidir,
Çün cümle onun işidir,
ben bed gümanı neylerim.
Gerçi zaman devran ile,
pir etti cismim şan ile,
Gönlüm civandır can ile,
pir-ü civanı neylerim.
Yâri bana bes görmüşüm,
ağyârı dilden sürmüşüm,
Ünsile tenhâ durmuşum,
ben ins-ü canı neylerim.
Dilden dile bin tercüman,
varken ne söyler bu lisan,
Çün can-ü dildir hem zeban,
nutk-u beyanı neylerim.
Şimdi! cemi’i halktan,
müstağniyim billâhi ben,
Hallâk-ı âlem var iken,
halk-ı zamanı neylerim?
Pervaneden al gizli
Aldın mı kalb yoluyla, yektâ haberini sen,
duydun mu hem Yusüf ve Züleyhâ haberin sen?
Kalbini nice yıllar, ağlatmadı mı bu aşk,
alsan n’olur doğruca, Leylâ haberini sen?
Dağlar dahi duramaz, onun yüzüne karşı,
âlime sor Tur ile, Musâ haberini sen!
Sular gibi yüzünü, yere sür, durma yüksek,
alçaklarda bulursun, deryâ haberini sen!
Âlemde nice yüz bin kişi, aşktan bahseder,
sorma o mecnunlara Mevlâ haberini sen!
Bülbüle bakma sakın, aşık olayım dersen,
pervaneden al gizli, sevdâ haberini sen!
Seni seven âşıkların
Seni seven âşıkların
gözü, gayra bakmaz imiş
seni maksut edinenler
dünya ahret anmaz imiş.
Sana gönül verenlerin
İlmi sana erenlerin
gözü seni görenlerin
talihleri sönmez imiş.
Ölmez imiş aşık canı
hiç çürümez imiş teni
aşk her kimi kıldı fani
ona zevâl ermez imiş.
Emrine baş eğenlerin
vuslatına erenlerin
bülbül gibi ötenlerin
kimse dilin bilmez imiş.
Aşkın ile bilişenler
senin için sevişenler
halvetine erişenler
ölümden hiç korkmaz imiş.
Helal lokma yutmayanlar
Gönülden kibri atmayanlar
Aşk tadını tatmayanlar
kalbi temiz olmaz imiş.
Şükür Hakka, daim sözü dağların
Kış günleri gidip, bahar gelince,
açılır gafletten, gözü dağların.
Donanır, süslenir, gonca güllerle,
geçmez bülbüllere, nazı dağların.
Gece gündüz, tesbihledir işleri,
Allah, Allah söyler, daim kuşları.
Göklere uzanmış, sanki başları,
dua kıblesine, yüzü dağların.
Kudretten, hepsine, hulle biçilir,
Hak rahmeti, üstlerine saçılır,
Türlü türlü, çiçekleri açılır,
Cennet-i a’lâdır, yazı dağların.
Bakıp doyulmaz, yeşil alanlara,
hidayetler olur, Hakdan anlara.
Esen yeli, safâ verir canlara,
miskü anber kokar, tozu dağların.
Bir yanda, zanbaklar, bir yanda lâle,
ırmakları benzer, âb-ı zülâle,
(Sebbe-ha) manası, geliyor dile,
şükür Hakka, daim sözü dağların.
Üç şey lazımdır önce
Herkese üç şey çok lazımdır önce,
biri, iman edinmektir iyice,
Biri, İslam’a uymaktır her yerde,
fıkhı iyi öğrenmeli elbette.
Bir de ihlastır, her işte daima,
şöyle ki, hiç olmaya ucb-ü riya.
Bu üçü birden tahakkuk etmeli,
böyledir, İslamiyet’in temeli.
Hem bu ihlas olmasa, makbul değil,
tasavvuftur ihlasın kaynağı bil!
Veliyyi kâmil
Zahirde muhtaç görünür hizmete,
bâtını imdat ediyor herkese.
Zahirine bakan aldanır elbet,
Özünü görene ulaşır himmet.