ARA
HİKMET EHLİ ZATLAR BUYURUYOR Kİ
Satılmayan ve miras kalmayan şey
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlâ bir kuluna iman verdiyse, ona ne vermedi, iman vermediyse ona ne verdi? Müslüman, bayram etmesin de ne yapsın? Gülüp oynamasın da, ne yapsın? Çünkü iman, çarşıda satılmaz, miras kalmaz, içinde cevheri olmayandan başkasına nasip olmaz.

İyiliğe elverişli olmayan kimse,

Müslüman olamaz Peygamberi de görse.

Hatta Peygamber evladı olsa da Müslüman olamaz. Cenab-ı Hak seçiyor. Buna verdim diyor. Seni dost edindim diyor.

Sakın ola, bir Müslümana, “Sen benim düşmanımsın” demeyelim! Sakın bir Müslümana kin gütmeyelim, haset etmeyelim! Kim o? Allahü teâlânın sevgili kulu, yani evliyası. Kelime-i şehadet getiren herkes evliyadır. Allahü teâlâ dostum diyor, biz, sen düşmansın diyoruz, haset ediyoruz, kin güdüyoruz, olur mu öyle şey?

Dini korumak, avuçta ateş tutmak gibi zordur. Bunun da tek bir yolu vardır. O da, yalnız olmamakla, kendi kendine konuşmamakla, kendine tâbi olmamakladır. Çünkü kendi demek, nefsi demektir. Nefs de Allah’ın düşmanıdır.

Sabır ve merhamet
Bir gün Cenab-ı Peygamber, bir müşriki karşısına almış, ona İslamiyet’i anlatıyordu. Her anlatışta o müşrik, Resulullah efendimizle alay ediyor, inkâr ediyordu. Bu, bir müddet devam etti. Hazret-i Ömer, dayanamayıp, kılıcını alıp geldi:
— Yâ Resulallah, dayanamıyorum, izin ver, dedi.
— Hayır, yâ Ömer, git yerine otur!

Hazret-i Ömer gitti, yerine oturdu. Resulullah yine nasihat etmeye devam etti, müşrik yine inkâr etti, alay etti. Bu durum epey bir müddet sürdü. En sonunda o müşrik tamam yâ Resulallah diyerek Müslüman oldu. Peygamber efendimiz Hazret-i Ömer’e buyurdu ki:
— Eğer sana peki deseydim, bu kişi müşrik olarak Cehenneme giderdi. Ben bu dini iki şeyle yaydım: Sabır ve merhamet.

Resulullah efendimiz, öyle bir Peygamber ki, Onu tasdik eden, 124 binden fazla Peygamberi tasdik ediyor. Kur’an-ı kerim, öyle bir kitap ki, Onu tasdik eden, diğer bütün kitapları tasdik ediyor. İslamiyet, öyle bir din ki, emir ve yasaklarıyla, önceki bütün hak dinlerin hükümlerini kendisinde toplamış ve bütün dinleri yürürlükten kaldırmıştır.

Elma ağacı bir çekirdekten oluşur. İslamiyet de bir çekirdektir; fakat her şey içindedir.

Âdem aleyhisselam 300 sene tevbe etti, kabul olmadı. (Ya Rabbi, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet) diye dua edince, Allahü teâlâ onu affetti.

İmam-ı Ahmed Rabbani Hazretleri

1563 yılında Hindistan'ın Serhend (Sihrind) şehrinde doğdu. İmam-ı Rabbani ismiyle tanınmıştır. İmam-ı Rabbani, Rabbani âlim demek olup, kendisine ilim ve hikmet verilmiş, ilmi ile amel eden, ilim ve amel bakımından eksiksiz ve kâmil, olgun âlim demektir. Hicri ikinci bin yılının müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı Müceddid-i elf-i sani, ahkam-ı İslamiye ile tasavvufu birleştirmesi sebebiyle, Sıla ismi verilmiştir. Hazret-i Ömer'in soyundan olduğu için, Faruki nesebiyle anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle, Serhendidenilmiştir.   Devamını Oku

Devamını Oku

İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri

Ehl-i sünnetin reisidir. Fıkıh bilgilerini, Ehl-i sünnet itikadını topladı. Yüzlerce talebesine öğretip, kitaplara geçirilmesine sebep oldu. Müslümanlar tarafından kağıt imali bunun zamanında başladı.
Derin ilmi, keskin zekası, aklı, zühdü, takvası, hilmi, salahı ve cömertliği yüzlerce kitaplara yazılıp anlatılmıştır. Talebesi pek çok olup, büyük müctehidler, âlimler yetiştirdi. Ehl-i sünnetin yüzde sekseni Hanefi mezhebindedir.
Asıl adı Numan’dır. 80 (m. 699) senesinde Kufe’de doğup, 150 [m.767]’de Bağdat’ta şehid edildi.   Devamını Oku

Devamını Oku

Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî Hazretleri

Büyük İslâm âlimlerinden ve evliyânın en meşhûrlarından. Künyesi Ebû Muhammed’dir. Muhyiddîn, Gavs-ül-a’zam, Kutb-i Rabbanî, Sultân-ı evliyâ, Kutb-i a’zam, Bâz-ül-Eşheb gibi lakâbları vardır. 470 (m. 1077) senesinde İran’ın Geylân şehrinde doğdu. Bu sebeple de Geylânî denilmiştir. 561 (m. 1166)’de 91 yaşında iken Bağdad’da vefât etti.

Devamını Oku

Devamını Oku

Yavuz Sultan Selim Han

İslâm halîfelerinin yetmişdördüncüsü ve Osmanlı pâdişâhlarının dokuzuncusu. İkinci Bâyezîd Hân’ın oğlu, Sultan Süleymân Hân’ın babasıdır. Hilâfeti, Osmanlı pâdişâhlarına bağlayan padişahtır. 875(m. 1470)’de Amasya’da doğdu. 920(m. 1514)’de Çaldıran’da İran şahı İsmâil-i Safevî’yi mağlub ederek, bozuk inanışlarının yayılmasını önledi. Böylece İslâmiyete büyük hizmet etti. 923(m. 1517) senesinde Mısır’ı aldı. Haremeyn-i şerîfeyn de ele girmiş oldu. Hutbelerde ismini; “Mekke ve Medine’nin hizmetçisi” diye okuttu. Son Abbasî halîfesi olan, Ya’kûb bin Müstemsik-billah’dan mukaddes emânetleri alarak halîfe oldu.    Devamını Oku

Devamını Oku

Şeyh Şamil Hazretleri

Meşhûr Kafkas kahramanı, âlim ve velî. Rusların, Kafkasya’da ortadan kaldırmak istediği İslâmiyeti, tekrar ihyâ etmek, yaymak için uğraşan, Kafkas-Rus mücâdelesinin en unutulmaz siması ve düzenli Rus ordularını dize getiren büyük mücâhid. 1212 (m. 1797) senesinde Dağıstan’ın Gimri köyünde doğdu. Babası Muhammed, ona Ali ismini verdi. Küçük yaşta ağır bir hastalığa yakalanan Ali’ye, âdetlerine uyarak, Şâmil ismini de verdiler ve o isimle çağırmaya başladılar.
Devamını Oku

Devamını Oku

Fatih Sultan Mehmet Han

İstanbul’u fetheden Osmanlı sultânı. Din ve fen bilgilerinde âlim, kerâmetler sahibi ve velî. 835 (m. 1432) senesinde Edirne’de doğdu. Babası altıncı Osmanlı Pâdişâhı Murâd Hân olup, annesi Hümâ Hâtun’dur. Fâtih Sultan Mehmed Hân. Önce Manisa’da sancak beyi oldu. Ondört yaşında babasının yerine ilk defa pâdişâh oldu. 855 (m. 1451) yılında kesin olarak Osmanlı tahtına oturdu, İstanbul’u fethetti. 886 (m. 1481) yılında vefât edip, Muhyiddîn Ebü’l-Vefâ hazretleri tarafından kıldırılan cenâze namazından sonra, İstanbul’da yaptırdığı Fâtih Câmii’nin bahçesindeki türbesine defnedildi.    Devamını Oku

Devamını Oku