ARA
İSLAM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Ali bin Muhammed bin Abdürrahîm bin Muhibbuddîn’dir. Eyyûbî diye meşhûr oldu. Mekke-i mükerremede doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1086 (m. 1675) senesinde Mekke-i mükerremede vefât etti.

Eyyûbî, Mekke-i mükerremede yetişti. Kur’ân-ı kerîmi, İmâm-ı Haremeyn’nin kelâma dâir yazdığı İrşâd’ı, İbn-i Mâlik’in sarf ve nahiv ilmine dâir, olan Elfiye’sini, hadîs ilmine dâir olan Elfiye’yi ve daha başka birçok kitabı ezberledi. Şeyh Abdülazîz bin Muhammed Zemzemi, Ali bin Cemâl, Şeyh Abdullah Bâkşîr, Muhammed bin Allân, Muhammed bin Abdülmün’im Tâifî’nin derslerine devam etti. Eyyûbî, Şemsüddîn Muhammed Bâbâî’nin derslerine Mekke-i mükerremede kaldığı müddetçe devam eder, derslerde onun yardımcılığını yapardı. Hocalarının çoğu Ali Eyyûbî’ye icâzet (diploma) verdiler.

Ali Eyyûbî eserlerinden birisinde şöyle yazmaktadır “Muhtelif ilimler üzerinde çalıştım. Hastalıklara şifa olan Kur’ân-ı kerîmi tilâvetten (okumaktan) çok faydalandım. Büyük âlimlerin yanında bulundum. Onlardan ilim bakımından faydalandım. Kur’ân-ı kerîm okumayı ve ilim ile meşgûliyetimi bitirince, muhtelif ilimlere dâir metinleri tekrar etmek, bende bulunmayan kitapları te’min etmek için Mescid’i Harâm’a giderdim. Bu, ilme başladığımdan beri benim âdetim idi. Ömrümün sonuna kadar bu ve buna benzer güzel âdetlerimi, Allahü teâlâdan son nefeste se’âdetime vesile kılmasını umarak yaptım. Bunlar, ilmi ile amel eden kemâl ve fazilet sahibi âlimlerin mübârek nazarlarının ve teveccühlerinin en aşağı te’sîr ve fâidelerindendir. Büyük âlimlerin, gıyabımda beni övdüklerini duyduğum zaman, gönlüm sevinç ve neş’e ile dolardı. Böylece onların iyi niyet ve düşüncelerine lâyık olmaya azmederdim. Kalbim, müslümanlar hakkındaki kin, hased, gıybet gibi hastalıklardan temizlenir, onlara karşı sevgi ve muhabbet beslerdi. Mühim bir ihtiyâç veya yapılması muhakkak lâzım olan vazîfeyi yerine getirmek için, insanların yanına giderdim. Eskiden beri benim tabiatım, yalnızlığı sever, lüzumsuz ve fâidesiz şeylerle uğraşmayı sevmezdi. Allahü teâlâ lütfederek. İsmimi heryerde duyurdu, insanlara va’z ve nasîhatta bulunmamı nasîb etti.”

Eyyûbî, güzel hutbe okurdu. Ehli insaf ve fazilet sahibleri onun hutbesini beğenirlerdi. Şam, Mısır, Yemen, Irak ve çeşitli memleketlerden gelip onun hutbesini dinleyenler, onun bu hutbesinin yazılı metnini isterlerdi. Eyyûbî’nin hutbelerinin güzelliği her tarafta meşhûr oldu. Ayrıca bir nikâh olduğu zaman Ali Eyyûbî da’vet edilir ve sohbette bulunması istenirdi. Bu sohbetlerden bir dîvân derlemiştir. Bu dîvânı belagat bakımından çok yüksektir.

Ali Eyyûbî, kuraklık olduğu bir sene, sultan, şeyh-ül-Harem İmâd ve Mekke-i mükerreme kadısının isteği ile yağmur duâsı yaptı.

Ali Eyyûbî’nin yazdığı eserlerden birisi de şudur: “El-Kusûr-ül-müşeyyedet-ül-müşerrefe fî medh-il-mekâmi lâlî el-Mevlâ Ahmed Kâdı Mekket-il-müşerrefe.”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-7, sh. 209

2) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 761

3) İzâh-ül-meknûn cild-2, sh. 228

4) Hülâsat-ül-eser cild-3, sh. 193

ALFABETİK SIRA
HİCRÎ ASIRLAR