ARA
İSLAM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

Nablüs’ta yetişen, Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, İsmâil bin Abdülganî bin İsmâil bin Ahmed bin İbrâhim en-Nablüsî’dir. 1017 (m. 1609) senesi Zilhicce ayının onunda Dımeşk’ta dünyâya geldi. Aslen Filistin’in Nablüs şehrindendir. Bunun için “Nablüsî” nisbeti ile meşhûr oldu. 1062 (m. 1652) senesinde Şam’da vefât etti.

Küçük yaşta iken ilim tahsiline başladı, önce Şafiî mezhebini öğrendi. Şam’da iken, Şerefüddîn-i Dımeşkî, Molla Mahmûd-i Kürdî, Şeyh Ömer-ül-Kârî ve Müftî Ammâdî gibi âlimlerden ders okudu. Fıkıh ilmini, Şeyh Abdüllatîf-i Câlikî’den öğrendi. Necmeddîn-i Gazzî’den hadîs ilmini okudu. Çeşitli ilimlerde çok yükseldi. 1039 (m. 1629) senesinde Câmi-i Emevî’de ders vermeye başladı. Bundan bir müddet sonra Anadolu’ya gelip, İstanbul’da Şeyhülislâm Yahyâ Efendi’nin yanında kaldı. Yahyâ Efendi’nin usûlüne uyarak ders okuttu. Sonra Şam’a döndü. Birçok defa İstanbul’a gidip geldi. Şam’da kendisine Kumeyriyye Medresesi verildi. Orada bir müddet ders okuttu. Daha sonra Haleb’e gitti. Hac farizasını ifâ etmek üzere Hicaz’a geldi. Hacdan sonra bir kâfile ile Kâhire’ye döndü. Burada Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden Şihâbüddîn Ahmed-i Şevberî’den ve Hasen-i Şürnblâlî’den ders aldı. Sonra yine Anadolu’ya gelip İstanbul’da kaldı. Sayda şehri kadılığına ta’yin olunarak memleketine döndü. Şam’da bulunan Sultan Selîm Câmii’nin İmâmı Yûsuf bin Ebü’l-Feth vefât edince, câminin imamlığı ile birlikte medresenin müderrisliği de ona verildi. Birçok kimse kendisinden ilim tahsil etti. Sonra yine İstanbul’a geldi. Bir müddet burada kalıp ders okuttu. Kendisine Sahn-ı semân müderrisi ünvanı verildi. Bu, 1060 (m. 1650) senesinde idi. Memleketine dönünce, medreselerde ders okutmayı bıraktı. Ancak yanına gelip gidenlere ders verir, onlarla ilmi mütâlâalarda ve münâzaralarda bulunurdu. Kendisinden ilim tahsil etmek için birçok kişi yanına gelirdi. “Hulâsat-ül-eser” kitabının sahibi Muhibbî’nin hocası İbrâhim Fettâl, bunlardan birisi idi. Câmi-i Emevî’de, Kâdı Beydâvî tefsîrini çok güzel okuttuğu için yanına çok talebe gelirdi. 1062 (m. 1652) senesinde Zilka’de ayının yirmialtısında Çarşamba günü vefât etti. Cenâzesi, Bâb-üs-sagir kabristanına defnedildi.

İsmâil Nablüsî, ilimde ince ve derin ma’nâlara vâkıf, büyük bir âlim idi. Hâfızası çok kuvvetli idi. Fıkıh ilminde, zamanının âlimlerinin en üstünüydü. Bu ilmin, bütün ince mes’elelerini en iyi bilen kimseydi. Bu konuda çok kıymetli kitaplar yazdı. Şafiî’de, İbn-i Hacer’in “Tuhfe” adını verdiği “Şerh-ül-Minhâc” ma haşiyesi vardır. Hanefî’de 12 cildlik “Dürer Şerhi” ni yazdı. Bu eser, Molla Hüsrev’in Hanefî fıkhına dâir yazdığı “Dürer-ül-hükkâm” kitabının şerhidir. Buna “El-Ahkâm fî şerh-ı Dürer-il-hükkâm” adını vermiştir. Beyt-ül-mâl ile ilgili olarak “Tahrîr-ül-makâl fî ahkâmı beyt-ül-mâl” adlı eseri vardır. Birçok şiirleri vardır. Bunları 1039 (m. 1629) senesinde Receb ayı sonlarında Anadolu’ya giderken, Humus’ta yazıp Şam’a gönderdiği kitapta toplamıştır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-2, sh. 277

2) Hulâsat-ül-eser cild-1, sh. 408

3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh. 218

4) El-A’lâm cild-1, sh. 317

5) Keşf-üz-zünûn sh. 1199

6) Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye sh. 575, 1026

ALFABETİK SIRA
HİCRÎ ASIRLAR