Osmanlı âlimlerinden. Asıl ismi Mustafa’dır. Feyzullah ismi sonradan verilmiştir. Feyzî mahlası ile meşhûr olmuştur. Kanunî Sultan Süleymân devrinde Şam kadılığından emekli iken, 961 (m. 1554) senesinde vefât eden, Kâf Çelebi Ahmed Efendi’nin oğludur. Bu sebeple Kâf-zâde diye de bilinir. 950 (m. 1543) senesinde İstanbul’da doğdu. 1020 (m. 1611) senesinde İstanbul’da vefât etti. Zincirlikuyu yakınında Kayın-pederi Mâ’lül-zâde’nin kabri yanında medfûndur.
Zamanının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsil ettikten sonra, Şeyhülislâm Ebüssü’ûd Efendi’nin hizmetinde bulunup istifâde etti. Onun yanında mülâzim (stajyer) olarak vazîfe yaptıktan sonra, ilk olarak yirmibeş akçe yevmiye ile, Hâce Hâtun Medresesi müderrisliğine ta’yin edildi. 982 (m. 1574) senesinde Edirnekapı Medresesi müderrisliğine yükseltildi. 984 (m. 1576)’de Rüstem Paşa Medresesi, 987 (m. 1579)’de Mihrimah Sultan Medresesi müderrisliğine ta’yin edildi. Aynı sene içinde Sahn-ı semân medreselerinden birine terfi ettirildi. 991 (m. 1583)’de Yavuz Selîm Medresesi müderrisliğine nakledildi. 994 (m. 1586)’de Süleymâniye Medresesi müderrisliğine terfi ettirildi. 998 (m. 1589) senesinde Haleb kadılığına ta’yin edildi. 999 (m. 1590)’da Mekke-i mükerreme kadılığına nakledildi.
Aynı sene içinde Şam kadılığına getirildi. 1000 (m. 1591) senesinde Mısır-Kâhire kadılığına nakl olundu. 1001 (m. 1592)’de bu vazîfeden alınıp, yerine Ma’rûf Efendi getirildi. 1007 (m. 1598)’de Edirne kadılığına ta’yin olundu. 1008 (m. 1599)’de bu vazîfeden ayrılıp, bir köşede ibâdet ve tâatle meşgûl oldu. 1011 (m. 1602)’de Galata kadılığına getirilip, 1012 (m. 1603)’de İstanbul kadılığına nakledildi. Aynı sene içinde vazîfeden abnıp, yerine Yahyâ Efendi ta’yin olundu. 1013 (m. 1604) senesinde Anadolu kadıaskerliğine ta’yin olunan Molla Feyzullah Efendi, aynı sene içinde Rumeli kadıaskerliğine yükseltildiyse de kısa zaman sonra emekli oldu. 1019 (m. 1610) senesinde kendisine teklif edilen Anadolu kadıaskerliğini tekrar kabûl etti. Bu vazîfeye devam etmekte iken, veba hastalığına yakalanarak vefât etti.
Molla Mustafa Feyzullah Efendi, Araca, Farsça ve Türkçe dillerine hâkim, hafızası kuvvetli olup, aklî ve naklî ilimlerde derin âlim idi. Yüksek ilmî derecesi yanında fazilet sahibi olan Molla Feyzullah Efendi, güzel huylarla kendini süslemişdi. “Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli” müellifi Nevî-zâde Atâî diyor ki: “Bu fakîr, Molla Feyzullah Efendi’ye talebe olup, ondan ilim tahsil ettim. Geniş ilim denizinden inciler toplayan irfan sahibi olduğunu gördüm.” özellikle Arabî ilimlerde özel ihtisas sahibi idi. Tefsîr usûlünde de yüksek dereceye sahip idi. Fetâvâ-i Kâdîhân’a yazdığı fihristi ile Arabça, Farsça ve Türkçe olarak yazdığı şiirlerinden meydana gelen bir “Dîvân”ı vardır. Kınalı-zâde Ali Efendi’nin Kasîde-i lâmiyye’sine nazire yazmıştır.
Onun şiirlerinden bir beyt:
Güzergâh-ı cihan cây-ı karar olmadığın bildik.
Onun için her gece, bir dergâhın mihmânıyız cânân.
Ma’nâsı: “Bu cihanın (dünyânın) yerleşip kalacak yer olmadığını anladık. Bu yüzden her gece Allah dostunun sohbetindeyiz.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli (Atâî) sh. 539
2) Sicilli Osmanî cild-4, sh. 32