Osmanlılar zamanında, Kafkasya’da Nehcüvân kasabasında yetişen İslâm âlimlerinden ve Nakşibendiyye yolunun büyük velîlerinden. İsmi, Ni’metullah bin Mahmûd Nehcüvânî olup, Nehcüvânî, Bâbâ Ni’metullah, Şeyh Alvân gibi isimlerle meşhûr oldu. Hanefî mezhebinin büyük âlimlerindendir. Nehcüvan’da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 920 (m. 1514) senesinde, Konya’ya bağlı Akşehir kasabasında vefât etti. Vefâtının, 902 (m. 1496) olduğu da bildirilmiştir.
Osmanlıların, ilme ve âlimlere çok kıymet verdiğini bildiği için, 905 (m. 1499) senesinde memleketinden ayrılıp, Osmanlı ülkesine gelen Nehcüvânî, Nasreddîn Hoca’nın ( radıyallahü anh ) memleketi olan, Konya’ya bağlı Akşehir beldesinde yerleşti. Orada çok meşhûr oldu. Zâhirî ve bâtınî ilimlerde çok yüksek idi. Ma’nevî ilimlerde çok derinleşmiş idi. Tasavvufta, ilâhî sırlar denizinin dalgıcı olmuş idi. Ya’nî bu yolda derecesi çok yüksek idi. Bununla beraber, kendi hâlini gizler, tevâzu gösterirdi. Gayet sâde olarak yaşamayı sever, fakirliği zenginliğe tercih ederdi.
Naklî ilimlerden, bilhassa tefsîr ilminde mütehassıs oldu. Fevâtih-ül-ilâhiyye vel-mefâtih-ül-gaybiye isimli tefsîri ve Beydâvî tefsîrine yazmış olduğu haşiyesi çok kıymetlidir. Ayrıca Muhyiddîn-i Arabî’nin Füsûs-ül-hikem isimli eserine ve Gülşen-i Râz isimli manzûm esere haşiyeleri vardır. Bunlardan başka, Hidâyet-ül-ihvân ve Risâlet-ül-vücûd isminde iki risalesi daha vardır ki, bunlar da tasavvufa dâirdir. Fevâtih-ül-ilâhiyye isimli tefsîrinin, bizzat kendi el yazısıyla olan bir nüshası, Topkapı Sarayı Üçüncü Ahmed Hân Kütüphânesinde mevcûd olup, 1326 (m. 1908)’da, Matbaa-i Osmâniyye’de iki cild hâlinde basılmıştır. Nehcüvânî bu eserini, 904 (m. 1498) senesinde, Ramazân-ı şerîf ayının ortalarında tamamlamıştır.
Târihte ve günümüzde, bilhassa Akşehirliler arasında; Şeyh Alvân, Ni’metullah Nehcüvânî, Bâbâ Ni’metullah, Bâbâ Ni’met ve Ni’metullah Sultan gibi isimlerle anılan bu büyük Türk-İslâm âlimi, zamanında bulunan âlimlerin, evliyânın en üstünlerinden idi. Akşehir’de uzun seneler ilme hizmet edip, çok talebe yetiştirdi. Türkçe ile birlikte, Arabî ve Fârisî’yi de çok iyi bilirdi.
Bâbâ Ni’metullah Nehcüvânî’nin ( radıyallahü anh ) türbesi, Akşehir’de, Baştekke yolu üzerindedir. Tekkeye giden yolun sağında ve Akşehir deresinin solunda olup, birkaç defa ta’mir görmüştür. Türbenin önünde bir havuz vardır. O büyük zâtı sevenler, kabrini ziyâret ederek, mübârek rûhâniyetinden istifâde etmekte, onu vesile ederek yaptıkları duâlar kabûl olmaktadır. Bâbâ Ni’met’in sandukasının dere tarafında, büyüklü küçüklü dört ayrı kitabe taşı bulunmakta olup, ikinci taşın kitabesinde şöyle yazmaktadır: “Hû Dost. Kibâr-ı Ehlullahdan ve müfessirîn-i a’zamdan Hâce Ni’metullah kuddise sirruh hazretlerinin merkâd-i münevereleridir (mübârek, nurlu kabirleridir).”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye cild-1, sh. 398
2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 360
3) Osmanlı Müellifleri cild-1, sh. 40
4) Esmâ-ül-müellifîn cild-2, sh. 497
5) El-A’lâm cild-8, sh. 39
6) Mu’cem-ül-müellifîn cild-13, sh. 111
7) Keşf-üz-zünûn sh. 189, 1292, 2028