Fıkıh ve lügat âlimi. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. Aslen Vanlı olduğu için, Vânî ve Vankuli nisbetleri ile meşhûr oldu.
Zamanın âlimlerinin ilminden istifâde eden Vankuli Mehmed Efendi, tahsilini tamamladıktan sonra, çeşitli medreselerde müderrislik yaptı. 970 (m. 1562) senesinde İstanbul’da Mahmûd Paşa, daha sonra Atîk Ali Paşa Medresesi’ne müderris olarak ta’yin edildi. 976 (m. 1568) senesinde Rodos’ta, müftî ve Kanunî Sultan Süleymân Hân Medresesi müderrisliğine ta’yin edildi. 981 (m. 1573) senesinde Sahn-ı semân medreselerinden birine müderris oldu. Bir sene sonra Manisa müftîliğine, 988 (m. 1580) senesinde de Selanik kadılığına ta’yin edildi. Bir sene sonra verilen Amasya kadılığını kabûl etmeyince, Gediz kazasının da ilâvesiyle, büyük kadılıklar arasına katılan, Kütahya kadılığına ta’yin edildi. 991 (m. 1582) senesinde emekli oldu. Yedi sene fasılasız ilim ve ibâdetle meşgûl olup, hayâtının en verimli senelerinde pek faydalı eserler yazdı. Yedi sene sonra 998 (m. 1590) senesinde, Medîne-i münevvere kadılığı verildi. Medîne-i münevvereye gidip, Resûl-i ekremin ( aleyhisselâm ) mübârek kabirlerini ziyâret etmek ve Resûlullahın ( aleyhisselâm ) komşularına hizmet etmekle şereflendi. Vazifeye başlamasından iki sene sonra, 1000 (m. 1591) senesinde Medîne-i münevverede vefât etti.
Vankuli Mehmed Efendi, başta fıkıh ve edebî ilimler olmak üzere, değişik ilimlerde söz sahibi idi. Asırlarca husûsiyetini koruyan pek kıymetli eserler yazdı.
“Sihâh-ı Cevherî” adlı meşhûr Arabca lügatı, Türkçeye tercüme etti. Eserin aslında ve “Kâmûs-ı Muhît’te bulunmayan pek faydalı bilgileri de tercümeye ilâve etti. Vankuli Mehmed Efendi, Arabca bilmiyenin din bilgilerine tam olarak vâkıf olamıyacağını, Arabcada da en faydalı lügatın “Sıhâh-ı Cevherî” olduğunu ifâde etmektedir. Eser, Vankuli lügatı adıyla İbrâhim Müteferrika’nın matbaasında basıldı. Bu matbaada ilk basılan kitap budur. Vankuli Mehmed Efendi, fıkıhta; “Tercih ehli” olarak bilinen müctehid âlimlerin, tercih ettikleri ictihâdlar demek olan; “Müftabih kaviller”in hangi kitaplarda bulunduğuna ve kolayca nasıl istifâde edilebileceğine dâir; “Tercîh-i beyyinât” adlı bir eser yazdı. Bu eserinde ba’zı misâller de veren Vankuli Mehmed Efendi, İmâm-ı Zeyla’î, İmâm-ı Serahsî gibi müctehidlerden de ba’zı nakiller yaparak, anahtar bir kitapçık meydana getirdi. Seyyid Şerîf Cürcânî hazretlerinin, Sirâcüddîn Muhammed Secâvendî’nin; “Ferâiz-üs-Secâvendî” adlı eserine yaptığı şerhe, çok güzel bir haşiye yazdı. Arabcada üstâd olan Vankuli Mehmed Efendi, Farsçada da kıymetli eserler verdi. İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin “Kimyâ-i se’âdet” kitabını Türkçeye tercüme edip, “Miftâh-ün-necât” adlı eseri şerh etti. Molla Hüsrev’in Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulan “Dürer-ül-hukkâm” adlı eserine, “Nakd-üd-dürer” adlı bir haşiye yazdı.
Dîn-i İslama hizmette, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına itaatte büyük gayret sarfeden Vankuli Mehmed Efendi, müslümanlara nasihat edip, doğru yoldan ayrılmamaları için çalışmayı, kâfirleri İslâmiyete da’vet için çalışmaktan, daha mühim görürdü. Bu yüzden kendisine verilen ve geliri daha fazla olan Selanik kadılığını kabûl etmeyip; “Müslüman yetimlerinin malına mülküne sahip olup, onları korumak, yahudi ve hıristiyanların malını mülkünü korumaktan önce gelir” diyerek, geliri daha düşük olan Kütahya kadılığını tercih etmişti.
Medîne-i münevvereye varışında, gözyaşları içinde Resûl-i ekremin ( aleyhisselâm ) mübârek kabrini ziyâret eden Vankuli Mehmed Efendi, yazdığı bir şiirinde, Resûlullah efendimize ( aleyhisselâm ) şöyle tazarruda (yakarışta) bulunmaktadır:
“Budur âyîn-i Arab bir kavmin ölse seyyîdi,
Az olur kim kabri üzre bende âzâd olmaya.
Senki Şâh-ı mürselîn ve Seyyîd-i kevneynsin,
Hâşâ lillah kabrine yüz süren âzâd olmaya.”
(Ma’nâsı:Arabların örf ve âdetlerine göre, bir kavmin efendisi vefât ettiği zaman, kabri üstünde köle âzâd etmemek, nâdir görülen bir hâdisedir. Sen ki, Peygamberlerin (aleyhisselâm) şahı, iki cihanın efendisinin. Senin kabrine yüz sürenin âzâd olmaması mümkün olmayan bir şeydir.)
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli (Atâî) sh. 316
2) Kâmûs-ül-a’lâm sh. 46, 78
3) Osmanlı Müellifleri cild-2, sh. 48
4) Mu’cem-ül-müellifîn cild-12, sh. 33
5) Sicilli Osmanî cild-1, sh. 130