ARA
İSLAM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

Hanefî mezhebi fıkıh âlimi ve kadıasker. Tekirdağ yakınlarında Malkara kasabasında doğdu. 1013 (m. 1604) senesinde mücavir olarak bulunduğu Mekke-i mükerremeden İstanbul’a deniz yoluyla dönerken, haçlı korsanları tarafından şehîd edildi. Cenâzesi denize bırakıldı.

Gençliğinde lüzumlu ilimleri tahsil ettikten sonra, kırâat ilmi ile meşgûl oldu. Daha sonra Tekirdağ yakınlarındaki Malkara kasabasında Pîr Ali Efendi’nin yaptırdığı Sibyan mektebine muallim oldu. Bir müddet muallimlik yaptıktan sonra, anlayışının kuvvetli, zekâ ve hafızasının güçlü olması sebebiyle, büyüklerinin tavsiyesi üzerine İstanbul’a gidip, medreselerde ilim tahsiline devam etti. Ebüssü’ûd Efendi’nin hizmetine girdi. O mübârek zâtın yanında yetiştikten sonra, çeşitli medreselerde talebelerine ilim öğretti. Sitti Hâtun, Mahmûd Paşa ve Eyyûb Sultan medreselerinde müderrislik yaptıktan sonra, 1000 (m. 1591) senesinde Sahn-ı semân Medresesi’ne, iki sene sonra Yavuz Sultan Selîm Medresesi’ne bir sene sonra Edirne’de Selîmiye Medresesi’ne müderris ta’yin edildi. 1003 (m. 1594) senesinde Sultan Üçüncü Mehmed Hân pâdişâh olunca, Mekke-i mükerreme kadılığına ta’yin edildi. Bu vazîfede iken hünkâr şeyhi oldu. Daha sonra Anadolu kadıaskeri, aynı sene Rumeli kadıaskeri oldu. 1006 (m. 1597) senesinde emekli oldu. 1010 (m. 1601) senesinde tekrar Mekke-i mükerreme kadısı oldu. İki sene bu vazîfede kaldı. Bir sene de Mekke-i mükerremede ibâdetle meşgûl olup, deniz yoluyla İstanbul’a gitmek için bir gemiye bindi. Gemi denizde korsanların saldırısına uğradı. Yahyâ Efendi de kâfirlere karşı kahramanca çarpıştı. Birçok yerinden yaralanıp şehîd oldu.

Yahyâ Efendi, iyilikseverliği, mahlûkâta karşı şefkat ve merhameti, sağlam i’tikâdı, temiz kalbi ile tanınırdı. Gündüzleri devamlı oruç tutar, gecelerini ibâdetle kıymetlendirirdi. Eline geçenle kanâat eder, daha fazlası için uğraşmaz; “Hazırının şükrünü eda edemiyorum, fazlasını ne yapayım” derdi. Bir defasında da; “Bu dünyâ bahçesi, sıkıntı dikenleri ile dolu ekip-biçilen bir tarla gibidir. Hergün bir dikenin batıp acıtmaması tasavvur edilemez” buyurdu.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli (Atâî) sh. 520

ALFABETİK SIRA
HİCRÎ ASIRLAR