Anadolu’da yetişen büyük velîlerden. İsmi Abdullah bin Şa’bân’dır. Mahlası Bîçâre’dir. Doğum târihi ve yeri bilinmemektedir. 1068 (m. 1657) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kabri Üsküdar’daki Karaca Ahmed mezarlığının ilerisinde bulunan Miskinler kabristanındadır.
Zâkir-zâde Abdullah Efendi, Azîz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin talebelerinden Ahmed Efendi’den ilim ve tasavvuf yolunun edebini öğrendi.
Tahsilini tamamladıktan sonra, insanları doğru yola sevketmek için Manisa’ya gitti. Sonra İstanbul’daki Zeyrek Câmii’nde va’z ve nasihat etmekle vazîfelendirildi. Daha sonra Ali Paşa dergâhına şeyh olarak ta’yîn edildi. Salı günleri Üsküdar Şeyh Câmii’nde ve Fâtih Câmii’nde va’zlar verirdi. Konuşma ve hitâbet kabiliyeti çok yüksek idi. Tasavvuf yolunun ince mes’elelerinden bahsederdi. Va’zlarına uzaktan ve yakından çok sayıda kimseler gelirdi. Onun zamanında evliyâya dil uzatan çok idi. Zâkir-zâde Abdullah Efendi birgün kürsîye çıkıp, tenkid edenleri de ikna edecek tarzda beliğ bir va’z verdi. Şeyh Osman Fadl ve Selâmi Ali Efendi yetiştirdiği büyük talebelerindendir. Abdullah Efendi’nin çok güzel ilâhileri vardır.
İsmâil Hakkı hazretleri, “Silsilename”sinde, Zâkir-zâde Abdullah Efendi hakkında şöyle anlatmaktadır: “Zâkir-zâde Abdullah Efendi, İstanbul’da Ali Paşa dergâhında Şeyh, Fâtih ve Şehzâde câmilerinde Salı vâ’izi idi. Zeyrek’de bulunan ve kiliseden câmiye çevrilen Zeyrek Câmii’nin yanındaki medresede otururlardı. Ba’zan da dergâhında ikâmet ederdi.” Bir şiiri:
İlâhî fazl ve lütfunla bana bir feth-i bâb eyle,
Eriştir vahdet-i zâta kavlin ni’mel-meâb ile.
Vücûdum nüshasın yazdın, yed-i kudretle çün Yâ Rab!
Senin zât u sıfatından, ibâret bir kitap eyle.
Senin âşıkların alsın, ziyamı üf tâbımdan,
Hilâl-i kalbini yarıp, alarak mâhitâb eyle.
Kabûl eyle kulun Bîçârenin hacetini lutf et.
Kerîmen mahz-ı fazlınla onu sen kâm-yâb eyle.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Sefînet-ül-evliyâ cild-3, sh. 27