Ahmed Nâmıkî Câmî hazretleri, Horasan’ın büyük velîlerindendir. 1049 (H.441) senesinde doğdu. Ümmîydi. Yâni okula gitmemişti. Yirmi iki yaşında iken tövbe etmek nasîb oldu. O yaşa kadar arkadaşları ile zevk ü sefâ içinde yiyip içerdi. 22 yaşında bütün günahlarına tövbe etti ve senelerce dağda yalnız başına yaşadı. Sonra şehre gelip talebe yetiştirmeye başladı...KIYMETLİ NASÎHATLERİ VARDIR Ahmed Nâmıkî Câmî hazretlerinin kıymetli nasihatleri vardır. İyi bir arkadaşın nasıl olacağını anlatırken buyurdu ki: “Tanıştığınız, görüştüğünüz, berâber olduğunuz kimsenin iyi arkadaş mı, kötü arkadaş mı olduğunu anlamakta dikkat edilecek husus ve ölçü şöyledir: Gördüğünüz, görüştüğünüz, berâber olduğunuz, birlikte oturup, kalktığınız kimse, sizin Allahü teâlâyı hatırlamanızı ve unutmamanızı, O’nu dil ve gönül ile anmanızı sağlıyor, bunu tâzeliyor ve kalbinizi uyanık tutuyorsa, işte o iyi arkadaştır. Ama berâber olduğunuz kimse, Allah korusun cenâb-ı Hakkı ve O’nun zikrini size unutturuyorsa, gerçekten bil ki, o kimse kötü arkadaştır. Ondan sakınmak elbette çok lâzımdır. Ondan, yırtıcı arslandan kaçar gibi hattâ daha çok kaçmalıdır. Arslan insanın canını alabilir, onu öldürebilir. Fakat îmânına zarar veremez. Kötü arkadaş ise, insanın hem îmânının ve hem de canının gitmesine, onun ebedî felaketine sebeb olur. İyi bir arkadaş, iki cihân için de büyük saâdettir...” “Tövbe, Müslüman olsun olmasın, her akıllı kimsenin ihtiyâcı olan bir şeydir. Bir iş yapan ve onun kötü olduğunu gören herkesin pişman olup, tövbe etmesi vâcib olur. Tövbe etmezse kendine zulmetmiş olur.” “Üzerine farz olan ilimlerden bir meseleyi öğrenmek insana, bütün dünyâdaki kazançların hepsinden yapacağı ve ele geçireceği altın ve gümüşlerinden daha iyi ve üstündür. Tövbe eden ve etmeyen herkese, ilim öğrenmekten daha iyi hiçbir şey yoktur. İşlerin hepsi ilim ile doğru olur ve ilimsiz hiçbir iş yapılmaz.”
EVLİYANIN KOKUSU VE RENGİ!.. Ahmed Nâmıkî Câmî hazretleri 1142 (H.536) senesinde vefât etti. Meşhed ile Herat arasındaki yolun tam ortasında Türbei Câmî bahçesine defnedildi. Vefatına yakın günlerde buyurdu ki: “Tasavvuf büyükleri, öyle zâtlardır ki, günahkâr, serserî, hırsız, bid’at sâhibi, yolunu şaşırmış vs. kimseleri kendilerine benzetir, düzeltirler. Bu Allah adamlarının, kendilerine has güzel koku ve renkleri olur. O kokuyu ve rengi tadan, onlara benzer.”