Hindistan Bâbürlü hükümdarı olan Evrengzib’in (Birinci Âlemgîr Şah) 1707’ye kadar süren saltanat döneminde, imparatorluk en geniş sınırlarına ulaştı ve Hindistan’ın tamamı Türk hakimiyetine girdi. Evrengzib salih bir Müslüman, cesur bir komutan, iyi bir idareci ve yeniliklere açık bir devlet adamı idi... İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin oğlu Muhammed Mâsum Fârûkî, Evrengzib’i küçük yaştan itibaren manevi terbiyesine alıp, özellikle yetiştirmişti.
Tehlikeyi fark edemediler!.. Evrengzib Türk ve Müslüman dünyası ile iyi ilişkilerde bulunmuş, komşuları ile önemli bir meselesi olmamıştır. Halktan alınan vergileri azaltmış, düzeni ve huzuru sağlamıştı. Yemen İmamına, Habeşistan Hükümdarına gümüş ve altın para yardımı yapmıştır. Osmanlı Padişahı Sultan III. Ahmed Han ile de karşılıklı elçiler göndererek iyi münasebetler kurmuştu. Fakat onun hükümdarlığı zamanında İngilizler, bazı Hindistan şehirlerinde koloniler kurarak asker yığmaya başlamışlardı. Bu ise 150 sene sonra gerçekleştirecekleri Hindistan’ın işgalinin ön hazırlığı idi. Maalesef hiçbir devlet adamı bu tehlikeyi önceden fark edemedi... Devletinin bütün ihtişamına karşılık Âlemgîr’in sâde bir hayâtı vardı. Giyim-kuşamı, yeme-içmesi ve diğer her türlü faâliyeti sâdelik sınırlarını geçmezdi. Çok düzenli bir hayâtı vardı. Bâbürlüler Devletini yönetmeye başladığı ilk günden îtibâren, Allahü teâlânın rızâsı için çalışmayı elden bırakmayan Âlemgîr Şah, vefât edeceği zaman bile, Marata denilen isyânkâr Hindûlarla savaşıyordu. 3 Mart 1707 târihinde Bombay’ın kuzey doğusuna düşen Evrengâbâd yakınlarında, Ahmednagar’da doksan yaşında vefât ettiğinde, işitme hâriç bedenî faaliyetlerinde hiçbir bozukluk yoktu. Huldâbâd (Ravza) denilen yerde defnedildi.
“Senelerim boşa geçmiş!” Birinci Âlemgîr Şah’ın son sözleri şunlar olmuştu: “Kim olduğumu da, nereye gittiğimi de, benim gibi bir günahkârı bekleyenin ne olduğunu da bilmiyorum. Senelerim boş yere geçmiş. Allahü teâlâ daima kalbimdeydi ama, gözlerimde onu görecek ışık yokmuş! Benim için artık hiçbir ümid yok. Bir deri bir kemik kaldım. Çok günahkârım ve beni nelerin beklediğini bilmiyorum. Allahü teâlânın selameti üzerinize olsun...”