Ebû Hamza Bağdâdî hazretleri kelâm, fıkıh, tefsîr, hadîs âlimlerinden ve evliyânın büyüklerindendir. Dokuzuncu yüzyılda Bağdât’ta yaşadı. Doğum târihi bilinmemektedir. 901 (H.289) senesinde Bağdât’ta vefât etti... “CAHİLLERDEN YÜZ ÇEVİR!..”
Ebû Hamza hazretleri, Bağdât’ta Ressâfe isimli mescidde vaaz ve nasîhat ederek insanların dünyâ ve âhirette saâdete, kurtuluşa ermeleri için gayret etti. Bu vaaz ve nasîhatlerinden birisinde şöyle buyurdu:
“Allahü teâlâ meâlen; ‘Câhillerden yüz çevir’ (A’râf sûresi: 199) buyuruyor. Nefs, câhillerin en câhilidir. O halde ondan daha fazla yüz çevirmelidir.”
“Fakirliği sevmek çetin bir imtihandır. Buna sıddıklardan başkası sabredemez. Ne zaman yoksul bir halde bulunursam kendi kendime; ‘Bu yoksulluk hâli sana kimden geldi’ derim. Sonra düşünür hiçbir kimseye bu yoksulluk hâlinin benden daha çok yaraşmadığını görürüm. O zaman onu hoşça kabullenir, berâber olurum.”
Ebû Hamza Bağdâdî hazretleri çok sevdiği talebelerinden birine buyurdu ki:
“Allahü teâlâ sana hayır yollarından birini açarsa, sen o yolda gayretle devâm et. Ama o nîmeti sana ihsân edeni ve o nîmete kavuşmana vesîle olanları da unutma. O nîmete kavuştuğun için büyüklenme. Senin yapacağın şey, buna kavuşturana şükretmendir. Eğer şükretmezsen, o nîmet, elinden alınır. İhsân edeni üzmüş olursun. Eğer şükredersen, sana daha hayırlı yollar, daha güzel nîmetler ihsân edilir. Nitekim Allahü teâlâ, İbrâhim sûresi 7. âyetinde meâlen; ‘Eğer şükrederseniz elbette size nîmetimi arttırırım ve eğer nankörlük ederseniz, haberiniz olsun, gerçekten azâbım çok şiddetlidir’ buyuruyor.”
KÜRSÜDEN YERE DÜŞTÜ!..
Uzun bir ömür süren Ebû Hamza Bağdâdî hazretleri, son zamanlarına doğru Medîne isimli mescidde insanlara vaaz etmeye başladı. Bir cumâ günü bu mescidde vaaz ederken kendisine gâibden bir ses geldi ve;
“Ya Ebâ Hamza! Bugüne kadar konuştun. Çok güzel ve tesirli konuşuyorsun. Ama bundan sonra konuşmaman daha hayırlıdır. Bakalım güzel konuşmayı başardığın gibi güzel sükûtu da başarabilecek misin?” denildi. Bu sesi işitince, birden rengi değişti. Halsiz ve bitkin olarak kürsüden yere düştü. Ondan sonra hiç konuşmadı. Allahü teâlâya ibâdet ve zikirle meşgûl oldu. Ertesi cumâya varmadan vefât etti...