ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Hâtıb bin Ebî Beltea “radıyallahü anh” elçi olarak Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” İslama davet mektûbunu İskenderiyye meliki Mukavkas’a götürdü. Melik onu iyi karşılayıp, ikrâmda bulundu. Mektûba cevâb olarak şöyle yazdı: 
“Ben biliyorum ki gönderilmedik bir Peygamber kaldı. Fakat zannediyorum ki, o Peygamber Şâm’dan çıkacaktır...” “MÜLKÜ ONA KALMAYACAK!..”
Mektûbla berâber iki câriye vererek, elçiyi geri gönderdi. O câriyelerden biri hazret-i Mâriye idi. İbrâhîm’in “radıyallahü anh” annesidir. Mukavkas bir de beyâz katır hediyye etti. Bu katır “Düldül” adıyla meşhûrdur. Elçi Hâtıb bin Ebî Beltea dönüp, Mukavkas’ın söylediklerini Resûlullah efendimize anlattı. Resûlullah efendimiz “O habîs mülkünü kıskandı. Fakat mülkü ona kalmayacak” buyurdu... Mukavkas, hazret-i Ömer’in halîfeliği sırasında Mısır’da öldü...
Resûlullah efendimiz, Şüca’ bin Veheb’i “radıyallahü anh” Melik Hâris bin Ebî Şemr Gassâni’ye elçi olarak gönderdi. O melik Şâm’da Gavta denilen yerde idi. Şüca’ bin Veheb önce melikin vezîri ile görüştü. Vezîr ondan Resûlullahın bazı hâllerini sordu ve îmân etti. “Söylediğin şeyleri aynen Îsâ aleyhisselâm da bildirdi. O Peygamberin geleceğini haber vererek müjdeledi” dedi. Vezîr, Şüca’ bin Veheb hazretlerine hürmet ve ikrâmda bulundu. Sonra onun elçi olarak geldiğini melik Hâris’e bildirdi. Hâris bin Ebî Şemr başına bir tâc giyip huzûruna çağırdı. Şüca’ bin Veheb Resûlullah efendimizin İslâma davet mektûbunu verdi. Hâris bin Ebî Şemr mektûbu okuduktan sonra yere attı. “Mülkümü elimden alabilirmiş. Hemen atları nallayıp hâzırlayın. Yemen’de bile olsa Onun üzerine bir ordu göndereyim” dedi. Bunun üzerine Müslümân olan vezîr, Şüca’ bin Veheb’e dedi ki: 
“Bu olanları gidip, Resûlullaha anlat. Müslümân olduğumu söyle ve selâmımı ilet!” 

“O, HELÂK OLUR!..”
Sonra onu uğurladı. Gelip durumu Resûlullaha haber verdi. Resûlullah “O helâk olur” buyurdu. O sene Hâris öldü ve memleketi başkasının eline geçti...
Abdullah bin Huzâfe de, bir İslâma davet mektûbuyla Kisrâ’ya (İran’a) elçi olarak gönderildi. Kisrâ, mektûbu yırtıp parça parça etti. Resûlullah efendimiz bunu haber alınca, “Allahü teâlâ da onun mülkünü parça parça etsin!” buyurdu. Kısa zamân sonra Kisrâyı oğlu Şîreviyye öldürdü, ülkesi de paramparça oldu...
Tüm İçerikler