Kâdî Ebu Bekr hazretleri Şafii mezhebi fıkıh âlimlerindendir. Evliyanın büyüklerinden olan bu zatın nasihatleri meşhurdur. Buyurdu ki:
BEŞ VAKİT NAMAZ FARZ OLDU
“Âdem aleyhisselâmdan beri, her dinde bir vakit namaz vardı. Hepsinin kıldığı, bir araya toplanarak bize farz edildi. Namaz kılmak, îmânın şartı değil ise de, namazın farz olduğuna inanmak, îmânın şartıdır. Namaz, duâ demektir. Dînin emrettiği, bildiğimiz ibâdete, namaz ‘salat’ ismi verilmiştir. Mükellef olan yâni âkil ve bâliğ olan her Müslümanın, her gün beş vakit namazı kılması ‘Farz-ı ayn’dır. Farz olduğu, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiştir. Mîrâc gecesinde, beş vakit namaz emrolundu...”
Bu mübarek zat, Şam’da kendi başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatmıştır:
“Hac esnasında Kâbe’yi tavaf ederken, inci bir gerdanlık buldum. Bir saat sonra, Harem-i Şerif’te bir adamın o gerdanlığı aradığını duydum. Ben de o gerdanlığı ona teslim ettim. Bana çok teşekkürler etti, fakat bunun karşılığını veremediği için mahcup olduğunu söyledi. Adama, bunu sadece Allah rızası için yaptığımı söyledim. Bunun üzerine Kâbe önünde, şöyle dua etti:
“Ya Rabbi, onun ve benim günahlarımı bağışla! Bana onun iyiliğine karşılık verme imkânı ver!”
Vedalaşıp ayrıldık. Bir zaman sonra Mısır’a, oradan da Mağrib’e gitmiştim. Orada büyük toprak sahiplerinden biri, arazi kiralarını toplama işini bana havale etti. Kısa bir zaman sonra da bütün ihtiyaçlarımı üstlenerek beni kızıyla evlendirdi. Ertesi gün, kızının takındığı ziynetleri arasında bir zamanlar Mekke’de bulduğum gerdanlığı gördüm. Buna çok şaşırdım. Kafam bu işe takılmış, dalgın bir haldeydim. Kayınpederim dalgınlığımı görünce sebebini sordu. Dedim ki:
“Kızının gerdanlığını düşünüyorum. Yıllar önce hac sırasında Harem-i Şerif’te aynısını bulmuştum.”
“DUALARIM KABUL OLDU”
“Vay! Demek seneler önce Kâbe-i Muazzama’da kaybolan gerdanlığı bana getiren sendin. Ne güzel haber! O zaman “Ya Rabbi, onun ve benim günahlarımı bağışla! Bana onun iyiliğine karşılık verme imkanı ver!” diye dua etmiştim. Dualarım kabul oldu ve Allahü teâlâ, o iyiliğin karşılığını sana ödemeyi bana nasib etti. Öyleyse günahlarımızı da affetmiştir. Şimdi malımı ve evladımı sana teslim etmiş bulunuyorum. Eminim ki ecelim de yaklaştı...” Sonra servetine beni vâris yapan vasiyetini hazırladı. Çok geçmeden de vefat etti...”