Mensûr bin Ammâr evliyânın büyüklerindendir. Çeşitli ilimlerde âlim, hitâbeti çok kuvvetli, vaazları tesîrli bir vaizdi. Aslen Mervli olup, Basra’da yaşamıştır. 225 (m. 839) yılında vefât etmiştir...
Mensûr bin Ammâr hazretlerinin hikmetli sözleri meşhurdur. Buyurdu ki “DİLİNE HÂKİM OL!..”
“Sıkıntıdan kurtulmak istiyorsan, dünyâyı istemeyi bırak, özür dilemekten kurtulmak istiyorsan, diline hâkim ol.”
“Şeytan bir kimseyle eğlenmek istediği zaman, ona koğuculuk (lâf taşıma) yapması için vesvese verir. Dedikodu yapmaya teşvik eder ve kötü sözler taşıtır. Bu koğuculuk yapan adam, yaptığı dedikodu sonunda öyle işler yapmaya başlar ki, şeytan onların birini dahi yapmaktan utanır ve korkar.”
“Bir günahı işlediğin zaman duyduğun zevk, günahın kendisinden daha beterdir.”
Bir genç fesad ve içki meclisi kurup, eğlenirdi. Kölesine dört dirhem (gümüş) verip, meze almasını söyledi. Köle yolda giderken Mensûr bin Ammâr’ın meclisine uğradı. “Biraz oturup ne söylediğini anlayayım”, diye düşündü. Mensûr, bir fakîr için bir şey istiyor ve “kim dört dirhem verirse, ona dört duâ edeceğim” diyordu...
Köle, “bu dört dirhemi ondan daha iyi bir yere veremem” deyip, elindekinin hepsini Mensûr’a verdi. Mensûr hazretleri “nasıl duâ istersin?” deyince, köle;
“Birincisi; âzâd olmayı, ikincisi; Allahü teâlânın efendime tövbe nasîb etmesini, üçüncüsü; dört dirhemin karşılığında dörtyüz dirhem vermesini, dördüncüsü; bana, efendime, sana ve bu mecliste bulunanlara rahmet etmesini istiyorum” dedi.
“DÖRT DUA SATIN ALDIM!”
Mensûr hazretleri duâ etti. Köle evine döndü. Efendisi;
“Nerede kaldın ve ne getirdin?” diye sorunca, köle de;
“Mensûr bin Ammâr’ın meclisinde idim. Verdiğin dört dirhemle dört duâ satın aldım” dedi. Efendisi “nasıl duâlar?” deyince, köle durumu efendisine anlattı. Efendisi;
“Seni âzâd ettim, bir daha içki içmeyeceğime Allahü teâlâya söz verip tövbe ettim, dört dirhem yerine sana dörtyüz dirhem bağışladım. Dördüncü duân bana âit değildir. Ben elimden geleni yaptım” dedi. Efendi, kısa bir zaman sonra vefat etti. Mensur o gece rüyâsında şöyle bir nidâ duydu: “Sen elinde olanı, kendi eksikliğin ile yaptın, bana havale ettiğini ise, eksiksiz yaptım. Sana, köleye ve o mecliste bulunanlara merhamet ettim...”