Ebû Abdullah el-Basrî, büyük velî Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî’nin talebesidir. Uzun müddet o büyük zatın hizmetinde ve sohbetinde bulundu. Tasavvuf yolunda ilerleyip yüksek mânevî derecelere kavuştu. Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî’den sonra da başka bir zâta talebe olmadı...
Hocasının tasavvuftaki yolunu devâm ettiren Ebû Abdullah el-Basrî, Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî’nin söz ve hallerini talebelerine anlattı. İctihâd derecesinde idi...
Pek çok kimse Ebû Abdullah el-Basrî hazretlerinin sohbetlerinde bulunup, istifâde etti. Zâhirî ilimlerde ictihâd derecesinde olan Ebû Abdullah el-Basrî, insanların müşkillerini ve meselelerini halletmeye çalıştı.
Her işinde tevekkül sâhibi olan, Allahü teâlâya güvenen Ebû Abdullah el-Basrî rahmetullahi aleyh, her işini Allahü teâlâya havâle eder, yalnız O’na güvenir, her şeyi O’ndan beklerdi. O tevekkülü, bâzı câhillerin söylediği gibi hiçbir sebebe yapışmadan, her şeyi Allahü teâlâdan beklemek olarak değil, sebeplere en güzel şekilde yapışıp, sebepleri yaratanın Allahü teâlâ olduğunu bilmek ve O’na tam güvenmek olarak kabûl ederdi.
Bu mübarek zat bir gün buyurdu ki:
“Bir kimse, ayıplarının örtülmesini ve gizlilik perdesinin yırtılmamasını isterse; kendisine âsî ve kaba davranana hilm ve yumuşaklık göstersin. Elinde olan şeylerle insanlara ihsân ve ikrâmda bulunsun...”
Tatlı sözlü bir zat idi...
Ebû Abdullah el-Basrî hazretleri gayet yumuşak huylu ve tatlı sözlü bir zat idi. Herkesin özrünü kabul eder, kimseyi kırmazdı. En küçük mahluklara bile merhamet eder, yolda yürürken bir karıncayı bile ezmemeye çok dikkat ederdi. İnsanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran her şeyin dünya olduğunu beyan buyururdu.
Ebû Abdullah el-Basrî, hicri dördüncü asrın başlarında Basra’da vefat etti. Vefat etmeden evvel şunları söyledi:
“Allahü teâlâyı severek yaşadım ve bu sevgide ona kimseyi ortak etmeden inşaallah ona kavuşuyorum.”