Abdurrahmân Sâmi Efendi Anadolu velîlerindendir. 5 Mart 1878 (H.1296)’de Manisa’da doğdu. Babası Haremeyn vâlilerinden Âsım Efendidir. İlk tahsîline Saruhan’da başladı, İstanbul’da devam etti... “BU SENİN HOCANDIR!”
Abdurrahmân Sâmi Efendinin tasavvufa girişi şöyle olmuştur:
Kasımpaşa’daki evinde, bir ramazân gecesi rüyâsında Resûlullah sallallahü aleyhi ve selem efendimizi gördü. Resûlullah efendimiz yanında bulunan zâtı göstererek; “Yâ Sâmi! Bu senin mürşidin, hocandır. Sen vapura bin ve denize açıl. Vapur hangi iskelede durursa orada in. Hocanı orada bulacaksın” buyurdu. Uykusundan uyandıktan sonra sabah namazını edâ etti. Karaköy’de iskeleye gidip, Mısır’a giden bir vapura bilet aldı...
Gemi hareket edip, Gelibolu’ya geldiği sırada kaptan; “Gemide bir ârıza var, tâmiri birkaç gün sürer, arzu eden inebilir” deyince, Sâmi Efendi gemiden indi. İskelede nûr yüzlü bir zât; “Sâmi Efendi, hoş geldin” diyerek onu karşıladı. Sâmi Efendi şaşırarak; “Bu zât benim ismimi nereden biliyor?” diye aklından geçirdi. O zat; “Geçen gece rüyânda Peygamber efendimiz sana ne emir buyurdular?” dedi. Sâmi Efendi hemen o zâtın elini öperek, ona bağlandı. Bu zât Ahmed Şücâ’eddîn Uşşâkî idi...
Sâmi Efendi, kısa zamanda yetişerek, hocasından icâzetnâme aldı ve tekrar İstanbul’a gönderildi... Sâmi Efendi, İstanbul’a geldikten sonra Kasımpaşa’daki Yahyâ Efendi dergâhına şeyh tâyin edildi...
“CAHİLİ KARŞINA ALMA!..”
Abdurrahmân Sâmi Efendi, bir gün evinde yumurta gibi bâzı şeyleri önüne almış, onlarla meşgûl idi. Hanımı kendi kendine; “Efendi vaktini bu gibi şeylerle meşgûl ediyor!” diye düşündü. Ertesi gün bir grup talebe ziyâret için geldiler. Hanımı onlara çay demliyordu. Bir ara ayağı takılınca, kaynar su ayağına döküldü. Abdurrahmân Efendi, hemen hanımının yanına giderek, bir gün önce hazırladığı merhemi ayağının yanan yerine sürdü ve; “Hanım, dün benim bu merhem ile meşgûl olduğumu görünce; “Efendi vaktini bu gibi lüzumsuz şeylerle geçiriyor!” diye düşünmüştün. Gördün ya bu merhemi biz ne için hazırlamışız” dedi.
Abdurrahmân Sâmi Efendi 1935 (H. 1354) senesinde 57 yaşında iken İstanbul’da vefât etti. Vefat etmeden kısa bir zaman önce şöyle nasihatte bulundu:
“İnsanlar iki sınıftır: Bir kısmı mü’mindir. Ona eziyet etme! Bir kısmı da câhildir. Onu hiç karşına alma!”