Mekke-i Mükerreme’de yaşayan ve evliyanın büyüklerinden olan Ebu Talib el-Mekkî, İran asıllı Cebel halkındandır. Mekke’de yetiştiği için el-Mekkî nisbesiyle anılmıştır. Doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. Gençlik yıllarında hayatının büyük bölümünü nefs mücahedesi ve riyazetle geçiren şeyh Ebu Talib’in hadis dersi aldığı hocalar arasında Ali bin Ahmed el-Masisi ve Ebu Bekir el-Müfid’i görmekteyiz... Pek çok âlimden ders aldı
Ebu Talib Mekki, Mekke’den ayrıldıktan sonra Basra’ya gitmiştir. Orada Salimiye mektebinde kalan bu mübarek zat, Hicri 386 yılında (M. 1006) Bağdat şehrinde vefat etmiş ve Malikiye mezarlığında defnedilmiştir.
Ebu Talib Mekki, pek çok âlimden ders almış; pek çok arif, salih, kamil insanla sohbet etmiş, feyz almıştır. Kendisine büyük hürmet gösterip sözlerini naklettiği önceki büyüklerin başında Hasan-ı Basrî hazretleri gelir. Çünkü onun hakkında şöyle der: “Bu ilmin metodunu ilk defa ortaya koyan Hasan-ı Basrî’dir.”
Şeyh Ebu Talib el-Mekkî’nin en iyi bilinen eseri “Kûtü’l-kulûb” (Kalplerin Azığı) adlı kitabı olup kendinden çok sonra yaşamış olan İmam Gazâlî hazretlerinin İhyâu Ulûmi’d-dîn adlı eserinin ana kaynağı olmuştur.
Ebu Talib Mekki hazretlerinin kıymetli nasihatleri vardır. İşte onlardan bir demet:
“Şükür, nîmete hakkıyla şükretmekten âciz olduğunu bilmektir.”
“Güzel ahlâk, Allahü teâlânın takdirine râzı olmaktır.”
“Tasavvuf yolunda bulunanın yapacağı ve dikkat edeceği en makbul şey; nefsini hesâba çekmektir.”
“Verânın, şüpheli şeylerden sakınmanın faydası, âhirette hesâbın kolay olmasıdır.”
“Bir kimse zenginlerle sohbeti, fakirlerle bulunmaya tercih ederse, kalbi ölür.”
“Başkalarının halleriyle meşgul olan, kendi hâlini kaybeder.”
“Şayet elini yakalarsam!..”
Ebu Kasım Serrat hazretleri anlatır:
“Vefatına yakın Ebu Talib el-Mekkî’nin yanına girdim. Bana; ‘Eğer sonum hayr olursa, cenazemin üzerine badem ve şeker serp’ dedi. Ben; ‘Sonunun nasıl olacağını bilemem ki’ dedim. ‘Yanıma otur, elin elimde olsun. Eğer elini yakalarsam, bil ki akıbetim iyidir’ dedi. Dediği gibi yaptım, elimi kuvvetlice yakaladı ve Kelime-i şehadeti söyleyerek ruhunu teslim etti.”