Celâl Ali Efendi, 18. yüzyılda bir Osmanlı şehri olan Atina’da dünyaya geldi. İlk tahsîline Atina’da başladı. Bir ara âilesi onu komşuları olan bir Rum kızıyla evlendirmek istedi. Fakat o, bunu kabul etmedi. Ailesi baskı yapınca evden kaçarak Atina’yı terk etti. Bir gün yolu Konya’ya düştü. Burada hastalandı. Birkaç ay bir köşede garip kaldı. Bu esnâda mevlevî dergâhı şeyhi Hüseyin Efendi ile tanıştı. Onun dergâhında sıhhate kavuşunca, Hüseyin Efendiye talebe oldu... TRABLUS’TAKİ DERGÂHA DÖNDÜ...
Bir ara bâzı arkadaşları ile arasında anlaşmazlık çıktı. Fakat Celâl Ali Dede onlarla münâkaşaya girmeyip oradan uzaklaştı. Konya’yı terk ederek, yine bir Osmanlı beldesi olan Lübnan’ın Trablus şehrine geldi ve buradaki Mevlevî dergâhına şeyh oldu. Orada da hasedçileri onu rahatsız etmeye, aleyhinde konuşmağa başladılar. O sırada Kavalalı Mehmed Ali Paşa Mısır’a vâli olunca, namını duyduğu Celâl Ali Efendiyi Kâhire’ye dâvet etti. Oraya geldiğinde kendisine çok ikrâm ve iltifatta bulundu. Fakat Kahire’de de rahat vermediler. Oradan gemiyle İstanbul’a gidip bir müddet Galata Mevlevîhânesinde kaldı. Bir müddet İstanbul’da kaldıktan sonra Trablus’taki dergâhına döndü. Dergâha vardıktan on sekiz gün sonra vefât etti ve dergâhının bahçesine defnedildi...
Celâl Ali Dede, dergahında Mesneviden okur, nasihat ederdi. Buyurdu ki:
“Ölüm gelmeden yoldaşını iyi seç! Hayatta sana üç yoldaş vardır. Biri vefâkârdır, diğer ikisi ise gaddar: Biri dostların, öbürü malın-mülkün, üçüncüsü ise iyi işlerin ki, vefalı olan budur. Öldüğün vakit, malın seninle beraber gelmez, evden dışarı bile çıkamaz; dostun gelir, ama sadece mezarının başına kadar. Fakat yaptığın işler vefakârdır; onlara iyice sarıl ki mezarının içine kadar seninle gelen onlardır. Eğer amelin iyiyse, orada sana dost olur; kötüyse yılan kesilir...”
“ZAYIFLARA MERHAMET ET!..”
“Merhamete nâil olmak istersen, zayıflara merhamet et!..”
“Ey oğul, bağı çöz; hür ol! Ne zamana kadar altın ve gümüşün esiri olacaksın?..”
“İçinde pusu kurmuş olan nefis, kibir ve kin bakımından bütün insanlardan beterdir!..”
“İnsan dostunu göremiyor, ayırt edemiyorsa kör olsun daha iyi...”
“Sözün faydası yoksa söyleme! Söz söylemek için önce dinlemek gerekir...”
Celâl Ali Efendi, vefatına yakın dedi ki:
“Maksada sabırla erişilir, aceleyle değil! Sabret, doğrusunu Allah daha iyi bilir...”