Estonibelgrad kalesi Avusturya ordusu tarafından kuşatılmıştı. Buradaki müdafiler, sularını ve yiyeceklerini dışarıdan almak zorundaydılar. Asıl Osmanlı ordusu her zamanki gibi güneye, kışlağa çekilmişti. Kışı ise pek amansızdı. Bir müddet sonra açlık ve susuzluk bastırdı. Kuru soğuk vardı. Kar da yağmıyordu ki, eritip içsinler...
Kale kumandanı: “Baharda burasını nasıl olsa tekrar zapt ederiz” diye düşünerek, “vire” işini tatbike koymaya başladı. Yani anlaşarak kaleyi silahlarıyla beraber terk edeceklerdi. Ancak, kaledeki akıncılardan Yahya Ağa, sekiz arkadaşı ile beraber “vire”yi kabul etmedi. Bu dokuz kafadar, sabah namazından sonra kaleden çıkan akıncıların, iyice uzaklaşıp uzak ufukta kaybolmalarını beklemişlerdi... DOKUZ SERDENGEÇTİ...
Sabah kale kapısı açıldı ve dokuz Osmanlı göründü. O zamana kadar hâlâ inanamayan düşman askerleri şaşkın şaşkın bakakaldılar. Seksen bin askere karşı dokuz kişi!
Serdengeçtiler, efsane kahramanları gibi heybetle yaklaşıp, ansızın yaylarına el attılar. Kahredici bir ok yağmuru ile düşman safları birbirine karıştı. Düşman askeri, Osmanlıların mesafesine ok düşüremiyorlardı. Yanaşmak isteseler de vurulup düşüyorlardı...
Sonunda oklar bitti. Bu sefer palalarına sarılıp, kuzuyu gören kurtlar misali düşmana daldılar. Seksen bin kişilik ordu, ancak onlarla burun buruna geldiği zaman şaşkınlıktan kurtulabildi. Şimdi Osmanlı serdengeçtilerinin karşısında, toz duman içinde kümeler meydana geliyor, ama bu kümeler, birkaç saniye içinde infilak edercesine dağılıyor ve orta yerden “Allah” sadasıyla bir bahadırın önce palası, sonra kendisinin yükseldiği görülüyordu...
TEK BAŞINA BİR ORDU!
Yahya Ağa, 160 kişiyi yere sermişti. Osmanlılara sokulamayan düşman, sonunda mızraklarını fırlatmaya başlamıştı. Her yanı kan içinde, bir kolu kopmuş olarak fırtına gibi esen Yahya Ağanın vücuduna bir anda dokuz mızrak birden saplandı ve Kelime-i şehadeti söyleyerek son nefesini verdi... Diğer akıncılar da birer birer şehid düştüler...
Alman tarihçilerinin kaydettiklerine göre Avusturya ordusunun kumandanı, bu kahramanlara büyük bir cenaze merasimi tertip etti ve bütün düşman askerleri, uzun taburlar ve alaylar halinde bu şehidlerin karşısında şapka ve miğferlerini çıkararak sancakları ile saygı gösterme kadirşinaslığında bulunmuşlardı...