Ebü’l-Abbâs İbni Kâss, fıkıh ilmini, Şâfiî fıkıh âlimi İbni Süreyc’ten aldı. Sahip olduğu ilimlerle zamanında fıkıh, kelâm ve târih ilimlerinde Taberistan’ın en önde gelen âlimi oldu. Eshâb-ı kirâm ve onlardan sonra gelen Müslümanların, Allahü teâlânın dînini yaymaktaki gayretlerini, yazılarında canlı bir şekilde anlatır, anlatırken kendinden geçerdi. Allah adını andığı zaman çok heyecanlanır, kalbi duracak gibi olurdu. Taberistan’da birçok talebe yetiştirdi. Kıymetli eserler yazdı... Tarsus’a hicret etti...
Bağdâd’a göçtükten sonra da vaazlarını bırakmadı. İnsanları Allahü teâlânın dînini yaymağa çağırdı. Onların karşısında zaman zaman Allah korkusundan bayılması, insanları coşturup gayrete getirirdi. Müslümanların gönüllerini coşturmak, dîn-i İslâmı yaymak için zamanın hudut şehri olan Tarsus’a hicret etti. Orada da pek faydalı hizmetlerde bulundu. Kıymetli talebeler yetiştirdi. Zâlim diktatörlerin idareleri altında inleyen masum insanları, onların idarelerinden kurtarıp, İslâm’a davet etmek ve dînimizin emrine göre hareket eden âdil idarecilerin emrinde rahatça yaşatmak için hazırlanan ordulara vaazlar verdi. Onların insanlara karşı yumuşak davranıp, haksızlık yapmamaları için, kendilerinden önce gelen İslâm büyüklerinin örnek hayatlarından menkıbeler anlatıp, misâller verirdi.
“Kul hakkıyla gitmeyin!”
Ebü’l-Abbâs İbni Kâss’ın anlattığı kıssalar ve vaazlarını dinleyenlerin ağzından dilden dile dolaşırken, derslerine devam eden kıymetli talebeleri de öğrendiklerini kitaplara yazıp, derslerinde okuturlardı. Kâdı Ebû Ali Zeccâcî ve Hasen bin Kâsım Taberî isimli âlimler, İbn-i Kâss’ın ilmine vâris olan talebelerinin meşhûrlarındandır...
İbn-i Sem’anî, onun bir vaaz esnasında Allah aşkı ile heyecanlanıp, kalbinin dayanamayarak vefât ettiğini nakletmektedir. Vefatı esnasında şunları söyledi:
“Aman ahirete kul hakkıyla gitmeyin. Orada helallaşmak çok zordur!..”