Abdülvehhâb-ı Buhârî, Hindistan’da yaşayan evliyânın büyüklerindendir. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. 1525 (H. 932)’de Delhi’de vefât etti. Kabri, Şâh Abdullah’ın kabri yanındadır. Hindistan’daki Mültan’da, Seyyid Sadreddîn Buhârî’den naklî ilimleri ve tasavvuf ilmini tahsil edip, yüksek derecelere kavuştu...
“EY İMAN EDENLER!..”
İlim ve amel sâhibi olan Abdülvehhâb-ı Buhârî hazretleri, hâl ve muhabbet ehlinden idi. Bir tefsîri vardır. Kur’ân-ı kerîmin tamâmına yakınını, Resûlullah efendimizin medhi ve zikri ile tefsîr etmiştir. Orada ilâhî aşkın inceliklerinden ve muhabbetullah sırlarından çok şeyleri açıklamıştır.
Tefsîrinin bir yerinde; “Ey îmân edenler; namazlarınızda rükû ve secde edin. Rabbinize ibâdet edin ve hayır yapın” meâlindeki Hâc sûresi 77. âyet-i kerîmesini tefsîr ederken buyurmuştur ki:
“En büyük hayır ve iyilik; söz, işler ve davranışlarda Resûlullah’a sallallahü aleyhi ve sellem uymaktır. Resûlullah’a tam tâbi olmak için, kâmil bir zâtın, yetişmiş ve yetiştirebilen bir rehberin sohbetinde bulunmak lâzımdır. Öyleleri vardır ki, Allah adamlarından biri ile bir sohbette, mârifet ve saâdete kavuşur. Kalbinde Allah sevgisi artar ve o zâtın kalbinden kendi kalbine feyz akar. Bu bir sohbet, onun ömrünü arttırıcı olur. O zâta olan muhabbeti, Allah ve Resûlüne olan muhabbetini arttırır.
Hâllerin kalpten kalbe geçişinin hikmetine gelince; Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâmı ülfet, rahmet ve keremle yarattı. Onu kendi ahlâkıyla ahlâklandırdı. Bu ahlâktan biri şevktir. Resûlullah efendimiz, Allahü teâlâdan bildirerek buyurdu ki:
HÜSN-İ ZAN SAHİBİ OLAN...
“Ebrârın beni görme şevki uzadı. Benim onları görme şevkim daha kuvvetlidir.” Demek ki, Peygamber efendimizi bu ahlâkta kemâl üzere yarattı ve O, şevk sahiplerine müştâk, can atan biri oldu. O’nun şevki, şevk, aşırı istek sâhiplerinden kuvvetli oldu. Resûlullah’ın bu şevki, kalbden kalbe kıyâmete kadar, vârislerine ve tâbilerine zamânındaki gibi intikâl eder. Bu da, sohbet ve ülfetle, yakınlıkla şevk sâhiplerinden şevk sâhiplerine geçmekle olur. Sohbet yakınlık için, yakınlık nîmet için, nîmet lezzet için, lezzet ise kavuşmak içindir. Kavuşmanın çeşitlerinin ve semerelerinin artmasının ise sonu yoktur. Yazı ve söz ile anlatılması ve anlaşılması çok zordur.”
Abdülvehhâb-ı Buhârî hazretleri vefatına yakın talebelerine buyurdu ki: “Hüsn-i zannı olanın hayatı hoş geçer.”