Anlatıldığına göre, kendisini ibadete vermiş Bâhiye isimli bir hanım, ölmek üzere olduğunu hissedince şöyle dua etmişti:
“Ey hayatımda ve ölümümde ihtiyacımın kaynağı ve güvencimin dayanağı olan Yüce Rabbim! Ölüm sırasında beni yardımsız bırakma; kabrimde korku ve yalnızlığa terk etme!..”
“BİR İHTİYACIN VAR MI?”
Kadıncağız ölünce, onun bir oğlu her cuma gecesi ve günü onun kabrine gelir, yanında biraz Kur’an-ı kerim okur, onun için dua eder ve bağışlanma diler; diğer kabir ehli için de aynı şeyi yapardı. Bu oğul şunları söylemiştir:
- Rüyamda annemi gördüm, ona selam verip dedim ki: “Anneciğim nasılsın, hâlin nicedir?” Annem şöyle dedi:
“Ey oğlum, şüphesiz ölümün şiddetli üzüntüsü vardır. Fakat ben, Allah’a hamdolsun ki, kıyamet gününe kadar içinde güzel kokuları olan döşenmiş bir berzahtayım (kabir âlemindeyim). İpekli ve atlaslı yastıklar içindeyim...” Ben de dedim ki:
“Bir ihtiyacın var mı anne?” O da bana şunları söyledi:
“Evet oğulcağızım... Bizler için sürdürdüğün ziyaretleri, kıraat ve duaları terk etme. Çünkü ben, ey oğlum, cuma gecesi ve gününde bize gelmenle seviniyorum. Sen geldiğin zaman ölüler diyor ki: ‘Ey Bâhiye, işte oğlun gelmiş!’ Ben de bununla seviniyorum. Çevremdeki ölüler (ölmüşlerin ruhları) de buna çok seviniyorlar...”
Adı geçen hanımın oğlu sözlerine şöyle devam ediyor:
“BİZLER KABİR HALKIYIZ!”
- Ben her cuma gecesi ve günü ziyaretlerimi sürdürüyordum. Onun yanında Kur’an-ı kerim okuyor ve diyordum ki:
“Allah, korku ve ıssızlığınızı gidersin, gurbet halinize rahmet etsin, günahlarınızı bağışlasın ve geçmiş iyiliklerinizi kabul eylesin...”
Böyleyken, gecenin birinde ben uykuda iken gördüm ki, birçok insan yanıma gelivermiş. Onlara;
“Siz kimsiniz, ihtiyacınız nedir?” dedim. Dediler ki:
“Bizler kabir halkıyız. Sana teşekkür etmeye, bu okuma ve dualardan bizleri ayırmamanı istemeye geldik...” Ben de her cuma gecesi ve gününde onlar için Kur’an-ı kerim ve dua okumaya devam ediyorum...