ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Nasuhi Efendi, büyük velîlerdendir. On yedinci yüzyılın ikinci yarısında ve on sekizinci yüzyılın başında yaşamış olup, Halvetiyye yoluna mensuptur. Kastamonulu Şeyh Şâbân-ı Velî hazretlerinin torunlarındandır. Üsküdar’da doğup yaşadığı için “Üsküdârî” nisbesiyle meşhûr olmuştur. 1718 (H.1130) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kabri Üsküdar, Doğancılar’da Nasûhî Dergâhı bahçesindedir... “Aslına vâkıf olursunuz!..”
Muhammed Nasûhî Efendi senelerce dergâhında talebe yetiştirdi ve Eyyûb Sultan Câmiinde vaaz ve nasihat ederek insanların dünyâ ve âhirette saâdete, kurtuluşa ermeleri için gayret etti. Pek çok kerameti görülmüştür.
Lodosun şiddetle estiği bir günde talebeleri Nasûhî Efendiyi ziyârete gittiler. Bir müddet sohbet ettikten sonra, Harem İskelesine doğru geldiler. Sonra Nasûhî Efendi; “Harem’den Galata’ya cenâze namazına kim gider?” dedi. Orada bulunanlar; “Efendim, bu fırtınalı havada karşıya geçmek mümkün müdür?” dediklerinde; “Aslına sonra vâkıf olursunuz. Sevâba ihtiyâcı olan gider” buyurdu. İki ihtiyar kimse ile gitmeye karar verdiler. Talebeleri de Aşağı Çınar’a kadar berâber gidiyorlardı. Hacı Paşa Hamamı önünde bir mevlevî dervişi zuhûr etti. Gelerek Nasûhî hazretlerinin elini öptü. Derviş konuşmaya başlamadan önce Nasûhî Efendi; “Fasîh Dede ne zaman vefât etti?” diye sordu. Derviş şu cevabı verdi: 

“Bu gece yolcu olsak gerektir!”
“Bu gece yarısından önce Derviş Osman’ı odasına çağırıp ‘Bu gece yolcu olsak gerektir. Lâkin beni Şeyh Nasûhî yıkasın, namazımı dahi o kıldırsın’ diye vasiyet eyledi ve iki saat geçtikten sonra vefât etti. Biz sabah namazını kıldıktan sonra Derviş Osman beni çağırıp ‘Denizde fırtına var. Lâkin elbette Fasîh Dedenin söylediklerinde bir hikmet vardır. Buradan bir kayığa bin, Eminönü’ne var. Büyük bir kayık bulup git, Nasûhî Efendi hazretlerine durumu haber ver. Elbette onlara dahi malûm olmuştur. İcâbet buyururlar’ diye, beni size gönderdi. Büyük bir kayık getirdim. Şimdi Şemsipaşa’dadır...”
Nasûhî Efendi talebeleriyle birlikte Şemsipaşa’ya kadar yürüdüler. Orada bekleyen kayığa bindiler. Talebeleri hocalarının sözündeki hikmeti anladılar ve bir kerâmetine daha şâhid oldular...
Tüm İçerikler