Gulâm Muhammed Ma’sûm hazretleri, Hindistan’da yetişen büyük velîlerden Muhammed Ma’sûm Fârûkî’nin torunlarından Şeyh Muhammed İsmâil’in ikinci oğludur. 1748 (H.1161) senesinde, Ramazân-ı şerîf bayramı gecesi vefât etti. Tasavvufta pek yüksek derecede olup, Kutb-ül-aktâb idi... “SİZDE ŞU ÜÇ HASLET VARSA...”
Gulâm Muhammed Ma’sûm hazretleri, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin torunu olması sebebiyle asâletten ve yüksek derecelerden pay almıştı. Hikmetli sözleri pek çoktur. Buyurdu ki:
“Eğer sizde şu üç şey varsa ne âlâ! Şâyet bu üç şey sizde yoksa, hâliniz harap, çâresiz Cehennem’de yanarsınız. Birincisi, elinizden kaçmış olan geçmiş günlerinizin hasreti içinde olmayınız. Çünkü geçmiş günlerinizde yapmış olduğunuz ibâdetlere ne ilâvede bulunabilirsiniz, ne de günahlar için bir bahâne ve mâzeret bulabilirsiniz. Şâyet bugün geçmiş günleriniz için mâzeret aramakla meşgûl olursanız bugünün hakkını ne zaman ödeyeceksiniz. Bugün dünü düşünmek dünü zâyi etmek olmaz mı? İkincisi; bu günü ganîmet bilip çalışmak mümkün olduğu kadar tâat ve ibâdet yapmak, haksızlık yapılmış olan hasımları hoşnut etmek. Üçüncüsü; acabâ yarın kurtulacak mıyım yoksa mahv mı olacağım diye korkup endişelenmek...”
“Şu üç halde iken seni ölümün yakalamasından sakın! Kibir, hırs ve böbürlenme halleri. Çünkü Allahü teâlâ kibirlenen kimseye en miskin kimseden gelen bir zillete düşürmeden, gururlanan kimseyi aç ve susuz bırakmadan, yemek istediği bir şeyin boğazından geçmesine mâni olmadan, hırslı kimseyi de idrâr ve necâsetin içinde bırakmadan bu dünyâdan ayırmaz...”
“YARIN KABRİME GEL!..”
Umdet-ül-Makâmât kitâbının müellifi, Gulâm Muhammed Ma’sûm’un bir talebesinden naklen şöyle anlatmıştır:
“Hocam Gulâm Muhammed Ma’sûm hazretlerinin vefâtına yakın bir zamanda, ziyâretine gitmek üzere köyümden yola çıktım. Giderken iki rub’iyye (Hindistan’da kullanılan para birimi) mikdârındaki parayı hocama vermeyi adamıştım. Yoldayken hocam bana rüyâmda;
“Yarın fıtr bayramı gecesidir. Kabrime gel orada bir kişi bulursun. Benim ona iki rub’iyye borcum vardı. Adadığın o iki rub’iyyeyi ona vererek borcunu öde” buyurdu. Yolculuğumu tamamlayıp hocamın şehrine girince, hocam Gulâm Muhammed Ma’sûm’un vefât ettiğini öğrendim. Hemen kabrine gidip ziyâret ettim. Orada birisini gördüm. Bana dedi ki: “Bu zâtın bana iki rub’iyye borcu vardı, oğullarından isteyeceğim.” Ben nezrettiğim iki rub’iyyeyi çıkarıp ona verdim. “Artık oğullarından isteme” dedim...