Resulullah efendimiz İslamı tebliğe başlamıştı... İlk zamanlar, Müslümanların müşriklerden gördüğü baskı ve zulüm dayanılmaz bir hâl almıştı... Ambargolar, işkenceler birbirini takip ediyordu. Herkes canından, malından, ırz ve namusundan endişe ediyordu. Bu şartlarda, Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi vesellem) efendimizin “O, ülkesinde kimseye zulmedilmeyen meliktir” diyerek övdüğü Necaşi Eshame’nin ülkesine, Habeşistan’a hicret izni çıktı. Farklı tarihlerde iki ayrı kafile halinde yola çıkan sahabeler, Kızıldeniz’i aşarak Afrika topraklarına geçti. Burada, Resûl-i Ekrem efendimizin haber verdiği gibi hürmetle karşılandılar, aziz birer misafir gibi ağırlandılar... Bu ilgi ve alaka Mekke müşriklerini ziyadesiyle rahatsız etmişti. Sonradan büyük sahabeler arasında yer alacak olan Amr bin As başkanlığında bir heyeti, bu ülkeye göndermeye karar verdiler. Maksat, Necaşi’yi Müslümanlar aleyhine kışkırtmak, onların kendilerine teslim edilmesini sağlamaktı...
HÜKÜMDARIN HUZURUNDA...
Necaşi, heyetin iftiralarını, yalanlarını dinledikten sonra, Müslümanlardan bir grubun saraya çağrılmasını istedi. Cafer bin Ebu Talip (radıyallahü anh) başkanlığındaki heyet, Necaşi’nin huzuruna çıktı. Necaşi, onları saygıyla dinleyip sorular sordu. Cafer bin Ebu Talip özetle şunları söylemişti:
“Biz, cahil bir kavimdik. İçki içer, kumar oynar, zina eder, insan öldürürdük. Bütün kötülükleri irtikâp eder; fakat tek faziletli iş işlemezdik. Allahü teâlâ, içimizden bir peygamber gönderdi. O bize doğru yolu gösterdi. Bizi her türlü kötülükten çekip çıkardı ve her türlü faziletle donattı...”
Hıristiyan olan Necaşi Eshame, İsa aleyhisselam ve Hazret-i Meryem’i sordu. Cafer (radıyallahü anh), hicretlerinden hemen önce inen Meryem sûresini okudu. O okudukça Necaşi’nin gözlerinden yaşlar akıyordu...
“BEN ONA İMAN ETTİM”
Habeş Necaşisi Eshame, neticede ülkesine sığınan Müslümanları himaye edeceğini ilân etti ve;
“Sizler şahid olun ki ben Hazreti Muhammed’e iman ettim ve onun hatırı için sizleri himayem altına aldım. Bunu ona bildirin ve selamımı iletin” dedi.
Hicret’in 9. yılında, Necaşi’nin vefatını vahiy yoluyla öğrenen Peygamber efendimiz gıyabında bizzat cenaze namazını kıldırdı. “Kardeşiniz için (Allah’tan) mağfiret taleb edin” buyurdu ve başka bir şey söylemedi...