Hallâc-ı Mensûr, Sofiyye-i aliyye denilen büyük velîlerdendir. Asıl adı Hüseyin bin Mensûr’dur. 858 yılında İran’ın Beyzâ şehrinde doğduğu rivâyet edilmektedir. Sekr halinde iken (kendinden geçme) gördüklerini dine aykırı kelimelerle söylediği için 919 yılında şehîd edildi...
Alî Râmitenî hazretleri, (Hüseyin Mensûr zamânında, hâce Abdülhâlık-ı Goncdevânî’nin oğullarından biri bulunsaydı, Mensûr idâm edilmezdi.) Hâcenin manevî oğullarından biri bulunsaydı, Hüseyin Mensûru terbiye ederek, o makâmdan geçirirdi, buyurmuştur.
“Üzülme, işini hallederiz”
Hüseyin bin Mensûr’a “Hallâc” denilmesine bir kerameti sebeb olmuştur. Bir gün o, bir dostu olan bir hallâcın (pamuk işiyle uğraşan) dükkanına girdi. Bir işinin görülebilmesi için onun aracı olmasını ricâ etti. Fakat hallâcın gittiği yerden dönüşü biraz uzun sürdü. Geldiğinde;
-Ey Hüseyin, gördün mü başımıza gelenleri. Senin için bugün kendi işimden oldum, diye söylendi.
Hüseyin bin Mensûr onun endişeli hâline bakarak tatlı tatlı gülümsedi ve;
-Üzülme, sen bizim işimizi hallettin biz de senin işini hallederiz, dedikten sonra parmaklarını pamuk yığınlarına doğru uzatıverdi. O anda henüz işlenmemiş olan pamuk yığınları harekete geçti. Kaşla göz arasında, tel tel saf pamuk bir tarafa, kirli ve süprüntü kısmı ise diğer tarafa ayrıldı.
Hallâcın gözleri fal taşı gibi açılmış şaşkınlıktan sanki ayakta donmuş kalmıştı. Olay kısa zamanda halk arasında yayıldı. Bu târihten sonra da Hüseyin, “Hallâc-ı Mensûr” diye anıldı...
Hallâc-ı Mansûr şehit edilmeden önce halk taş atmaya başladı. Atılan taşlara hiç ses çıkarmıyor, hattâ tebessüm ediyordu. Bir dostu, taş yerine gül attı. O zaman Mansûr hazretleri inledi. Sebebi sorulduğunda;
-Taş atanlar beni yakînen tanımayanlardır. Tabiîdir ki halden anlamazlar. Halden anlayanların bir gülü bile beni incitti, cevâbını verdi.
“Sen bu kullarını affet!”
Bu arada kendisinden nasîhat istemek için gelen hizmetçisine;
-Nefsini, yapması gereken bir şeyle, ibâdetle meşgul et! Yoksa o seni yapılmaması gereken bir şeyle, haramlarla meşgul eder, buyurdu.
Kendisine idam cezası verenler için;
“Allah’ım, bana senin için bu cezayı verenlere rahmet et! Bunu, dinin emrini yerine getirmek için yapıyorlar! Sen bu kullarını affet!” diye dua etti...