Ulu Ârif Çelebi, Konya’nın büyük velîlerindendir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin torunu, Sultan Veled’in oğludur. 1271 (H.670) senesinde doğdu. 1319 (H.719) senesinde Konya’da vefât etti. Kabri oradadır. Küçük yaşta dedesi Mevlânâ hazretlerinin teveccühlerine kavuştu. Babası Sultan Veled’den zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrendi. Babasının vefâtından sonra onun halîfesi, vekîli oldu. “Artık orada kalman yeter!..”
Ârif Çelebi, 1319 (H.719) senesinde, Aksaray’a dostlarını ve talebelerini ziyârete gitti. Bir gece rüyâsında, peş peşe aralıksız birkaç defâ “âh” ederek, bir müddet ağladı. Orada bulunan dostları, bunu öğrendiler ve kendisine, ağlamasının hikmetini sordular. O da;
-Rüyâmda bir köşkte oturmuş, penceresinden güzel bir bahçeyi seyrediyordum. O bahçenin güzelliğini anlatmak mümkün değildir. Zîrâ onu anlatacak diller ve yazacak kalemler âciz kalır. Bahçeyi seyrederken, orada dedem Mevlânâ hazretlerini gördüm. Bana mübârek eliyle işâret ederek; “Ey Ârif! Gel, bundan sonra bize gel. Artık orada kalman yeter!” dedi ve gözden kayboldu. İşte, dedeme olan hasretim sebebiyle ağladım. Her geçen gün âhirete gitme arzum çoğalmaktadır” dedi.
“Gitme zamânım yaklaştı”
Sonra Konya’ya dönmek için yola çıktı. Konya’ya geldiğinden iki gün sonra, cumâ idi. Güneş doğduktan sonra dışarı çıkıp, güneşe doğru döndü ve bâzı sözler söyleyip kasîdeler okudu. Sonra talebelerine dönerek;
“Kardeşlerim! Artık gitme zamânım yaklaştı. Zîrâ her nefeste sesler geliyor... Sizleri Allahü teâlâya emânet ediyorum” buyurdu.
Evine girip yatağına yattı. Bir hafta hasta yattıktan sonra, ertesi cumâ günü kalktılar. Şu ânda medfun bulunduğu yere gelip, orayı işâret ederek; “Beni buraya defnediniz” buyurarak vasiyet etti. Tekrar istirahate çekilerek, günlerce hasta yattı. Hastalığının yirmi beşinci gecesinde zelzele oldu. Bâzı binâlar yıkıldı. İki gün sonra da, salı günü ikindi vaktine yakın, “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah” diyerek son nefesini verdi ve sevdiklerine kavuştu...