Huneyn Gazâsında İslâm ordusu önce mağlûb olacak gibi bir duruma düştü. Sonra tekrâr toparlandılar. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, “Yâ Rabbî! Va’dettiğin yardımı ve zaferi ihsân eyle” diye duâ etti... Bundan sonra, Rabbânî yardım ve Sübhânî meded yetişti. Beyâz melekler atlara binmiş oldukları hâlde muhârebeye katıldılar...
“YÜZLERİ ÇİRKİN OLSUN!”
Resûlullah efendimiz, “Şu ân gazâ tandırının ısındığı ândır” buyurdu. Sonra bir avuç toprak istedi ve o toprağı kâfirlerin yüzlerine serpti ve “Yüzleri çirkin olsun!” buyurdu. Kâfirlerden o toprakla gözü dolmadık hiç kimse kalmadı. Sonra hezîmete uğrayıp, dayanamadılar ve kaçıp gittiler...
Bu husûsta bir rivâyet de şöyledir:
Resûlullah efendimiz, hazret-i Abbâs’a; “Ey Abbâs, bana bir avuç toprak ver” buyurdu. Resûlullah böyle söyleyince, üzerine binmiş olduğu deve karnı yere değinceye kadar çöktü. Resûlullah efendimiz mübârek eliyle bir avuç toprak aldı ve müşriklerin yüzlerine serpti. “Yüzleri çirkin olsun, yardımsız kalsınlar” buyurdu. Allahü teâlâ onları hezîmete düşürdü...
Mâlik bin Avf, Huneyn Gazâsında kâfirlerin ordu kumandânı idi. İslâm ordusuyla savaşmak için yaklaştığı sırada, İslâm ordusunun içine câsûslar göndererek, haber getirmelerini istedi. Câsûsları gidip, perîşan bir hâlde geldiler. Mâlik bin Avf câsûslarına, “Neden böyle tuhâf bir hâldesiniz?” diye sordu. Dediler ki: “İslâm ordusunda gösterişli atlara binmiş, bembeyâz kimseler gördük. Eğer bizimle savaşırlarsa, vallahi biz onların karşısında savaşmaya tâkat getiremeyiz! Eğer bizi dinlersen, ordunu topla hemen geri dön. Bizi ve kendini helâk olmaktan kurtar!”
RESULULLAHIN DOKUNDUĞU YER!..
Âmir bin Amr Medenî “radıyallahü teâlâ anh” şöyle anlatmıştır:
Huneyn Gazâsında Resûlullah efendimizin önünde ceng ediyordum. Âniden alnıma bir ok isâbet etti. Alnımdan çıkan kan yüzümden aşağı aktı. Sakalıma ve göğsüme kadar ulaştı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” mübârek eliyle yüzümdeki ve gözlerimdeki kanı göğsüme doğru akıttı...”
Âmir bin Amr bu hâtırasını ömrü boyunca anlattı. Vefât ettiğinde cenâzesi yıkanırken göğsünde Resûlullahın mübârek elinin değdiği yere baktılar. Orası atın alnındaki beyâzlık gibi parlıyordu...