İbrâhim-i Havvâs hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. Cüneyd-i Bağdadî hazretlerinin talebelerinden olup, Ebû Ca’fer Huldî’nin üstadıdır. Yüksek makam ve kerâmetler sâhibiydi. Bağdadlıdır. 291 (m. 903) yılında Rey Câmiî’nde vefât etti. “ASIL HELAK OLAN KİMSE...”
İbrâhim-i Havvâs hazretlerinin pek çok hikmetli sözü vardır. Buyurdu ki:
“Kibir, doğruyu bulmaya mâni olur.”
“Sabretmeyen zafere kavuşamaz.”
“Asıl helâk olan kimse, âhir ömründe yolunu sapıtan ve tam menzile yaklaştığı sırada, hak yoldan kayan kimsedir.”
“Bir Müslüman, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına ne kadar dikkat edip tatbik ediyorsa, Allahü teâlâ da onu o miktar azîz eder. Diğer Müslümanların kalbine de onun sevgisini verir.”
“Bir kimse, baş olma sevdasına kapılırsa, artık ibâdetten, ihlâstan sıyrıldı demektir.”
Bir gün bir rahîb İbrâhim-i Havvâs hazretlerine gelerek dedi ki:
“Duyduğuma göre bir yere gidecekmişsiniz, acaba size yol arkadaşı olabilir miyim?”
O da, “Olur” buyurdu. Nihâyet yola çıktılar. Uzun bir yolculuktan sonra bir ovaya gelip, bir ağaç altına oturdular. Rahîb dedi ki: “Ben çok acıktım. Yemeğimiz de yok. Rabbim sevdiği kulunu sıkıntıda bırakmaz, diyordun, haydi Rabbine duâ et de yemek göndersin.”
“YÂ RABBÎ, BENİ MAHCÛB ETME!”
İbrâhim-i Havvâs hazretleri, rahîbin bu sözleri karşısında, “Yâ Rabbî! Beni bu rahîbin yanında mahcûb etme” diye duâ etti. O anda gökten bir sofra indi. Çeşitli yemekler vardı, berâberce yediler. Akşama kadar yine yola devam ettiler. Akşam namazını kıldıktan sonra rahîbe buyurdu ki: “Bu sefer de sen duâ et de yemek gelsin.”
Râhib bir kenara oturup düşünmeye başladı. Bir de baktılar ki, aniden bir sofra geldi. Sofrada, daha çok çeşit yemekler vardı. İbrâhim-i Havvâs hazretleri bu duruma çok şaşırdı. Merakla sordu: “Sen nasıl duâ ettin de bu yemek geldi?”
Râhib, “Efendim! Size birinci müjdem, Kelime-i şehâdettir. Kenarda oturunca, içimden Kelime-i şehâdet getirdim. Zünnârımı kopardım, ikincisi de, “Yâ Rabbî! Yanımda bulunan İbrâhim-i Havvâs’ın hürmetine bize yemek gönder” diye duâ ettim. Allahü teâlâ ihsân buyurarak, bize bu yemekleri gönderdi.”
Râhib îmân ettikten sonra, İbrâhim-i Havvâs hazretleri ile birlikte hacca gitti ve orada vefât etti