ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Sünbül Sinân Efendi, bülûğ çağına kadar Isparta’nın Borlu kasabasında ilim tahsîl etti. Oradan İstanbul’a geldi. Fâtih Sultan Mehmed Hân ve Sultan İkinci Bâyezîd Hân devrinin meşhûr âlim ve velîlerinden olan Efdalzâde Hamîdüddîn Efendi’den ders aldı. Ayrıca “Çelebi Halîfe” ismi ile şöhret bulan Muhammed Cemâleddîn Efendinin de derslerine katıldı. Çelebi Halîfe onu sık sık odasına çağırır, baş başa sohbetlerde bulunurdu. Sünbül Sinân’a bol bol teveccüh eder, kalbinde bulunan feyzleri, onun kalbine akıtırdı...

Hocası Mısır’a gönderdi...
Çelebi Halîfe, zâhirî ilimlerde de bildiği ne varsa, hepsini Sünbül Sinân’a öğreterek, halîfesi olacak şekilde yetiştirdi ve bu bilgileri pekiştirmesi için onu Mısır’a gönderdi... 
Sünbül Sinân Efendi, Mısır halkına Ehl-i Sünnet îtikâdını bildirmek, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğretmek üzere emredilen yere gitti. Daha sonra hocasının vasiyeti üzerine tekrar İstanbul’a geldi. Daha önce giden hacılar tarafından, Çelebi Halîfe’nin vefât ettiği ve Sünbül Sinân Efendi’yi yerine halîfe bıraktığı haberi İstanbul’a gelmişti... 
İstanbullular, Sünbül Sinân Efendi’yi büyük bir kalabalık hâlinde karşıladılar. Kocamustafapaşa’daki dergâhta bulunan talebeler de, yeni hocaları Sünbül Sinân hazretlerine büyük bir hürmetle bağlandılar. Osmanlı Devletinin en büyük Şeyh’ül-islâmlarından Ahmed ibni Kemâlpaşa, Sünbül Sinân’a büyük bir hürmet gösterir, geldiği zaman, kendisini en üst tarafa oturturdu...

“Taşradan ilk gelen dost!..
Sünbül Sinân hazretleri 1529 (H. 936) da hastalandı. Vefâtından önce talebeleri; 
-Efendim! Sizden sonra kime tâbi olalım? diye sordular. Onlara;
-Taşradan ilk gelecek dostumuz yerimize geçecek, buyurdu. 
Sünbül Sinân Efendi’nin vefâtından sonra, talebeler, merakla taşradan gelecek olan “dost”u beklediler. Bu sırada Manisa’da bulunan talebesi ve damadı “Merkez Efendi”nin gönlüne bir kor düşüp yollara düştü. Hocasının vefâtından on gün sonra İstanbul’a geldi. Beklenen “dost”un kim olduğu o zaman anlaşıldı...
Tüm İçerikler