Fâtıma-i Nişâbûriyye, evliyânın büyüklerinden Bâyezîd-i Bistâmî hazretlerinin medh ve iltifâtlarına kavuşan mübarek bir hanımdır. Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri onun hakkında şöyle buyurdu: “Ömrümde velî bir hâtun tanıdım. O da Fâtıma-i Nişâbûriyye’dir. Kendisine herhangi bir konuda haber vermek istesem, ona açıkça belli olur ve o şeyi kendisi bana bildirirdi.” Zünnûn-i Mısrî hazretleri de kendisini bilir ve çok hürmet ederdi. Ona birçok meselelerde haber göndererek suâl sormuş, danışmıştır. Hep nasihat ederdi... Zünnûn-i Mısrî hazretleri onun hakkında şöyle buyurdu: “Mekke-i mükerremede bir hâtun vardır. Adı Fâtıma-i Nişâbûriyye’dir. Bu velîyye hanım, Kur’ân-ı kerîmin mânâ ve esrârı ile inceliklerinden öyle şeyler söylerdi ki, bana hayret verirdi.” Fâtıma-i Nişâbûriyye pek çok hikmetli söz söylemiş ve nasîhatlerde bulunmuştur. Kendisine; “Nasıl zikir yapıp Rabbimizi analım?” dediler. O; “Allahü teâlâyı zikrettiğin, andığın zaman, Allahü teâlânın seni gördüğünü düşün ve zikre devâm et” cevabını verdi. “İhlâs sâhibi kime denir?” dedikleri zaman da; “Kim, Allahü teâlâyı düşünerek amel ve ibâdet yaparsa, o kimse ihlâs sâhibidir” buyurdu.
“Nefsinizle mücâdele edin!” Fâtıma-i Nişâbûriyye bir ara Kudüs’e Beyt-i Makdise gelmişti. Kendisinden nasihat istediklerinde şöyle buyurdu: “Doğruluğa sarılın. İşlerinizde nefsinizle mücâdele edin.” Kendisinden sıdk ve takvâ sâhiplerinin halleri soruldu. O zaman; “Sıdk ve takvâ sâhipleri bu zamanda bir deryâ içindedirler. O deryânın dalgaları onlara çarpmaktadır. O deryâ içinde boğulmuşçasına Allahü teâlâya duâ ve feryâd ederler. Kâdir-i mutlak olan Hak teâlâdan saâdet, necât ve kurtuluş taleb ederler” buyurdu. Bu evliyâ hâtûn, Allahü teâlâya öylesine âşık ve Peygamber efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) öyle sevgi beslerdi ki, bir sohbet esnasında onlardan bahsedilirken dayanamayıp vefât etti.