Asırlardır harp meydanlarında gayr-i müslimlerle karşılaşmış yiğitlerimiz, ilk defa 19. asırda, sulh zamanında “diyar-ı Frengistan”da gayri müslim pehlivanlarla güreş tutmuşlardır. Avrupa ve Amerika’da güreşerek dünyaya nam salan pehlivanlarımızın en meşhuru Koca Yusuf’tur... Koca Yusuf pehlivan, ulemâların; Müslümanların maddeten de güçlü olduklarını isbat etmenin bir cihad olduğu yolunda fetvalarını ve dualarını alarak Avrupa ve Amerika’ya gitmiş oralardaki bütün meşhur pehlivanların sırtını yere vurarak “Cihan Pehlivanı” unvanını almıştır.
Batı macerası başlıyor...
Türk dünyasının en kuvvetli adamı kabul edilen Koca Yusuf’un Batı macerası şöyle başlar: Pehlivanımız, Fransız sirk cambazı Doublier’in dikkatini çeker! Doublier, Yusuf’u Avrupa’ya götürerek güreştirmek bu sayede para kazanmak ister...
Meseleyi Koca Yusuf’a açtığında ilk başlarda kabul etmeyen pehlivanımız, bilahare parayı pulu aklına getirmeden, sadece Müslümanların bu sahada da üstün olduklarını isbatlamak için Avrupa’ya gitmeğe razı olur.
Koca Yusuf artık Avrupa’dadır... Fransa’daki ve civardan gelen bütün meşhur güreşçileri yener ve kendisine yapılan teklifi kabul ederek oradan da Amerika’ya gider.
Amerika’da yaptığı bütün karşılaşmalarda da, milletinin şânını düşünen Yusuf, her güreşinde galip gelir. Batılılar kendisine “Yenilmez Türk” unvanını takmışlardır.
Yusuf’un gözünde kazandığı paraların ehemmiyeti yoktur. O artık vatanını, ailesini özlemiştir... Kalan ömrünün iki çocuğu ve ailesiyle birlikte, Eyüb Sultan civarında alacağı bahçeli bir evde geçirmek istemektedir...
Vatan hasretiyle yanmaktadır
Vatan hasretine dayanamayan Yusuf pehlivan, New York’tan 21 Mayıs 1898’de Fransız bandıralı da Bourgogne Transatlantiği’ne binerek yola çıkar. Ancak, bindiği gemi sis yüzünden İrlanda bandıralı Crmartyshire gemisiyle çarpışır. Yusuf, hemen iki rekat namaz kılar ve bir filikaya binmek üzere denize atlar. Ne var ki can telaşına düşen tayfalar ve yolcular Yusuf’un ağırlığıyla filikanın batacağından korkarak onu engellerler. Yusuf’un mengene gibi kayığın kenarına yapışan elini kürek darbeleriyle sökemeyince balta ile bileklerini keserler. Bunun üzerine Yusuf pehlivan, 5 Haziran 1898’de boğularak ruhunu teslim eder...