İslam ordusu Tebük Seferine çıkmıştı... Resûlullah efendimiz, Eshâb-ı kirâma, “Yarın kuşluk vaktinde Tebük’e ulaşacaksınız. Ben gelmeyince kimse elini suya dokunmasın!” buyurdu. Mücahidler oraya varınca gördüler ki, suyu gâyet az akan bir çeşme vardı. Suya hiç el sürmediler...
BÜTÜN ORDU KANA KANA İÇTİ
Nihayet Resûlullah efendimiz teşrif etti. Çeşmenin suyu ile mübârek ellerini ve yüzünü yıkadı. O ânda çeşmenin suyu çoğaldı ve coşarak akmaya başladı. Bütün ordu istediği kadar su aldı...
Bir konaklama yerinde, Resûlullah efendimizin devesi kayboldu. Münâfıklardan birisi, “Muhammed peygamber olduğunu sanır ve size göklerden haber verir. Fekat kendi devesinin nerede olduğunu bilmez” dedi. O münâfığın sözlerini Resûlullah efendimize söylediler. Buyurdu ki: “Ben ancak Allahü teâlânın bildirdiği şeyleri bilirim. Şu ânda Rabbim bana devemin falan derede yuları bir ağaca sarılmış olduğunu bildirdi” buyurdu. Gidip deveyi o vâdîde yuları bir ağaca sarılmış hâlde buldular...
Resûlullah efendimiz Tebük gazâsına çıktığında, münâfıklardan bir grub da orduya katılmıştı. Onlardan biri de Vedi’a bin Sâbit idi. Bir diğeri ise Eşca’dan Mahşî bin Humeyr idi. Münâfıklar kendi aralarında ordunun içinde şöyle konuşuyorlardı: “Müslümânlar Benî Asfar ile yapacakları gazâyı diğerleriyle yaptıkları gazâ gibi olacak zannediyorlar! Göreceksiniz yârın Müslümânları nasıl esîr edip iplere dizerler!..”
Bu konuşmalar sırasında Mahşî bin Humeyr, “Vallahi her birimize yüz değnek vursalar da, yeter ki hakkımızda Kur’ân âyeti nâzil olmasa” dedi.
Onlar böyle konuşurken Resûlullah efendimiz, Ammâr bin Yâser hazretlerine “Git ordunun arasında birbiriyle konuşanları bul ve ne konuştuklarını sor. Eğer inkâr ederlerse, siz şöyle şöyle konuştunuz diye söyle” buyurdu.
MÜNÂFIKTI, TERTEMİZ MÜMİN OLDU
Ammâr bin Yâser “radıyallahü anh” gidip, o sözleri onlara söyledi. Bunun üzerine hepsi özür dilediler ve Resûlullah efendimizin huzûruna geldiler. Onlardan Vedi’a bin Sâbit, “Yâ Resûlallah! Biz her türlü söze daldık. Maskaraca boş sözler söyledik” dedi.
Mahşî bin Humeyr ise “Benim ve babamın ismi bunların arasında anılmasın” diyerek afv edilmesini istedi. Afv edildi ve Abdürrahmân ismi verildi. Sonra Allahü teâlâya duâ edip, kimsenin bilmediği tenhâ bir yerde şehîd olmayı diledi. Yemâme savaşında şehîd oldu ve ondan bir dahâ haber alınamadı...