Kara Mustafa Paşa, on yedinci yüzyıl Osmanlı sadrâzamlarındandır. 1634’te Merzifon yakınlarındaki Marince köyünde doğdu. Sultan Dördüncü Murâd Hanın Bağdat’ı fethinde (1639) şehid olan süvâri subaylarından Oruç Beyin oğludur. Dört yaşında yetim kalan Kara Mustafa, babasının dostu olan Köprülü Mehmed Paşanın himâyesinde ve kendisiyle yaşıt Fâzıl Ahmed (Paşa) ile berâber büyüdü. İyi bir tahsîl görüp, kıymetli bir asker olarak yetişti. Köprülü Mehmed Paşaya damat oldu. Sadâret Kaymakamı oldu... Köprülü Mehmed Paşa, Vezîriâzam olduktan bir buçuk sene sonra Silistre Beylerbeyi, ardından 1661’de Diyarbakır Vâlisi oldu. Fâzıl Ahmed Paşa, Vezîriâzam olunca, Kara Mustafa Paşa da 1661’de Kaptanpaşalığa tâyin oldu. Vezîriâzam Fâzıl Ahmed Paşa Avusturya Seferine “Serdâr-ı ekrem” tâyin edilince, Nisan 1663’te Kaptanpaşalık üzerinde kalmak üzere Sadâret Kaymakamı (Sadrazam Vekili) tâyin edildi. Bu vazîfeyi Vezîriâzamın 1665’te Girit Seferi ve daha sonraki Lehistan Seferi esnâsında da yürüttü. 1676’da Fâzıl Ahmed Paşanın vefâtı üzerine mühr-i hümâyûn, üçüncü vezir olan Kara Mustafa Paşaya verildi. Sadâret Kaymakamı sıfatıyla hükümet işlerini uzun seneler gördüğü için işlerde bir aksaklık olmadı. Onun ideali, devleti, Kânûnî devrindeki azâmet ve kudretli durumuna eriştirmekti. Kara Mustafa Paşa, 1678’de Rus Seferine çıkarak, Çehrin’i aldı. 1683’de Avusturya Seferine çıktı. Viyana’yı şiddetli bir muhâsara altına aldı. Ancak kaleyi tam düşürmek üzereyken Kırım Hanının ihâneti netîcesinde Osmanlı ordusu mağlup oldu. “Viyana bozgunu”nu fırsat bilen muarızları, Belgrad’a gelen Mustafa Paşanın ve bazı devlet adamlarının, bu mağlubiyetten dolayı cezalarının verilmesini Padişaha arz ettiler. ? Mühr-ü Hümayun’u istiyorlardı... Neticede, Sultan Mustafa Han, Belgrad’a Kapıcılar Kethüdası ve cellatları gönderdi. (25 Aralık 1683) Mühr-ü Hümayun’u istiyorlardı. -Emir Padişahımındır, buyurun, ya bize ölüm var mı? -Olmak gerek, Allahü teâlâ imandan ayırmasın. Merzifonlu, imanlı, metanetli adamdı. Vakit öğle idi. Öğle namazını kıldı. Yanındakilere: -Siz artık varın gidin, beni duadan unutmayın, dedikten sonra ilave etti: -Gelsinler, şu halıyı da kaldırsınlar, devlet malıdır, kanım bulaşmasın!