ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Seyyid Muhammed Arîzî, Ebü’l-Vefâ hazretlerinin babası olup, zamânının büyük velîlerinden idi. Yaşadığı beldenin hâkimi, seyyidlere çok eziyet vermeye başlayınca, orayı terk ederek Benî-Nercis kabîlesinin yaşadığı köye yerleşti. Bu kabîlede yaşayanlar, dînî yönden çok zayıf idiler. Seyyid Muhammed Arîzî, akşam, yatsı ve sabah ezânlarını okuyarak, namaz kıldı. Ezân sesini duyan oradaki halkın, cenâb-ı Hakk’ın izniyle, kalbleri yumuşadı ve hepsi namaz kılmaya başladı. Oranın halkı Seyyid Muhammed Arîzî hazretlerini göndermeyerek, beldelerinde yerleşmesini sağladılar. 
“Doğru yoldan ayrılmayın!”
Benî-Nercis kabîlesinin reîsi Ömer bin Şirküve bin Ebî Ammâr Nercî’nin Fâtıma isimli bir kızı vardı. Seyyid Muhammed Arîzî bununla evlendi. 
Bir süre sonra Seyyid Muhammed Arîzî hastalandı. Bu hastalığının ölüm hastalığı olduğunu anladı. Bulunduğu beldenin halkını çağırarak onlara şöyle vasiyette bulundu: 
“Doğru yoldan ayrılmayın. Size gösterdiğim yol üzere olun ve bu yolda ilerleyin!” 
Hanımına buyurdu ki:
-Ey hâtun! Erkek bir çocuk dünyâya getirsen gerektir. Bu çocuk, büyüyünce yüce bir zât olur. Çok kerâmetleri görülür ve pekçok kimselere doğru yolu gösterir ve kerâmetlerinin bâzıları daha doğmadan görülür. Bunları bilesin ve bundan gâfil olmayasın! 
Muhammed Arîzî, bunları söyledikten hemen sonra vefat etti. O mübareğin vefatından sonra belde halkı oradan göç etti. Bu göç esnâsında, yolları bir bostan kenarından geçti. Kâfileden birkaç kişi, bostandan izinsiz kavun aldılar. Kesip kervandakilere dağıttılar. Bir parça da Seyyid Muhammed Arîzî’nin hamile hanımına verdiler. Kadıncağız da, kavunun sâhibinden izinsiz alındığından habersiz olduğu için verileni yedi ve o anda karnında bir ağrı meydana geldi. Yediklerini çıkarmak için istifrâ etti. Bu durum kabîlenin ileri gelenlerine anlatılınca, Seyyid Muhammed Arîzî hazretlerinin söylemiş olduğu, doğum öncesi kerâmetlerinin görüldüğünü anladılar... 

Ebü’l-Vefâ dünyâya geldi...
Bir süre sonra kâfileyi eşkıyâlar bastı ve bütün eşyâlarını aldılar. Kâfiledekiler çâresiz, üzüntülü bir şekilde dururlarken, Allahü teâlânın izniyle, eşkıyâların karşısına arslanlar ve yırtıcı hayvanlar çıktı. Onlara saldırmaya başladı. Eşkıyâlar, canlarını kurtarmak için, aldıkları bütün eşyâları bırakıp kaçtılar. İşte bu hadiselerden iki ay sonra da Ebü’l-Vefâ dünyâya geldi...
Tüm İçerikler