Muhammed bin Fadl Belhî hazretleri, Ahmed bin Hadraveyh’in talebesi olup, daha birçok âlimin sohbetinde bulunmuştur. Semerkand’da kadılık yaptı. 931 (H.319) senesinde orada vefât etti...
İNSANLARIN EN ÂRİFİ...
Bu mübarek zatın da kıymetli nasihatleri vardır. Buyurdu ki:
“İnsanların en ârifi, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirme husûsunda gayret sarf eden ve Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesine tâbi olanlardır.”
“İslâmiyet nûrlarının kalblerden ayrılıp, kalblerin kararmasına dört şey sebeb oldu: Bildikleri ile amel etmemek. Bilmeyerek yapmak. Bilmediklerini öğrenmemek. Başkalarının öğrenmelerine mâni olmak.”
“Errahmân demek; Allahü teâlânın, dünyâda iyi ve kötü herkese ihsân etmesi demektir.”
Ebû Osman Hîrî hazretleri, Muhammed bin Fadl’a yazdığı bir mektupta “Bedbahtlığın alâmeti nedir?” diye sorduklarında; “Bedbahtlığın alâmeti üçtür: Bir kimseye ilim verilir ama amel etmek için yardım edilmez. Amel etmeye yardım edilir ama bu sefer de ihlâstan mahrum edilir. Üçüncüsü ise âlimler ile sohbet etmek nasîb olur, fakat onlara hürmet etmekten mahrum edilir” buyurmuştur.
“İnsanların, nefsin istek ve arzularından uzaklaşmak için ıssız çöllere çekilmesi, ne kadar şaşılacak bir şeydir. Zîrâ insanların arasına çıkmak, Peygamberlerin sünnetidir.”
“İlmin tadından zevk alan, onsuz yapamaz. Devamlı ilimle meşgûl olur.”
“Zâhidlerin gözleri, âriflerin ise kalbleri ağlar.”
“Bir müridi (talebeyi) dünyâ malı toplamaya istekli görürsen, bil ki, onun bu isteği aşağılık, Rabbine sırt çevirme ve baş aşağı dönme nişânıdır.”
“Şükrün neticesi; Allahü teâlâyı sevmek ve O’ndan korkmaktır.”
“Dil ile zikretmek, günahlara kefârettir. Kalb ile zikr, Allahü teâlâya yakınlık ve mertebenin yükselmesidir.”
“Güneşin doğuşundan, güneşe gözle bakılabildiği sürede (işrak zamanına kadar) namaz kılmak haramdır. Ancak işrak vaktinden sonra nâfile kılmak mübah olur.”
“İYİ ARKADAŞ RIZIKTIR!..”
Muhammed bin Fadl Belhî hazretleri, vefat etmeden önce talebelerine buyurdu ki:
“İlim kaledir. Cehâlet meçhûldür. İyi arkadaş rızıktır. Kötü arkadaş, keder ve üzüntüdür. Akrabâyı ziyâret etmek hasenedir. Sıla-i rahmi kesmek musîbettir. Sabır kuvvettir. Cüret âcizliktir. Doğruluk kuvvettir. Yalan zayıflıktır. Mârifet doğruluktur. Akıl tecrübedir...”