Alâeddîn Ali Esved hazretleri Osmanlı fıkıh âlimlerindendir. “Kara Hoca” diye meşhûr oldu. Afyonkarahisar taraflarından olduğu için “Karahisârî” nisbet edildi. Doğum târihi bilinmemektedir. 1397 (H.800)’de İznik’te vefât etti... İZNİK MEDRESESİ MÜDERRİSİ...
İlk tahsîlini memleketi olan Karahisar’da yapan Alâeddîn Ali, daha sonra İznik şehrini fetheden Osmanlı Sultanı Orhan Gâzi tarafından kendisine İznik’teki bir câmide hatîblik vazifesi verildi. Oradan da İznik Medresesi Müderrisliğine getirildi...
Alâeddîn Esved hazretleri burada yıllarca Osmanlı ülkesinin, dört bir yanından gelen talebelere ilim öğretti. İçlerinden Şemseddîn Fenârî gibi şeyhülislâmlar yetişti. Uzun bir ömür sürdükten sonra, 1397 yılında İznik’te vefât etti. İznik Şerefzâde Mahallesindeki türbesinde medfûndur...
Alâeddîn Ali Esved hazretleri, vefat etmeden evvel talebelerine şu nasihatte bulundu:
“Her işe Besmele ile başla. Temiz ol, dâim iyiliği âdet edin. Tembel olma, namaza önem ver. Nîmete şükr, belâya sabret. Dünyânın mutluluğuna mağrûr olma. Kimseye kızma, eziyet ve cefâ etme. Ömrün uzun olsun istersen, kimsenin nîmetine hased etme. Kimseyi kötüleyip, atıp tutma. Misvâkı başkasıyla berâber kullanmak uygun olmaz. Çok uyumak kazancın azalmasına sebeb olur. Akıllı isen yalnız yolculuğa çıkma. Gece uyanık ol, seher vakti tilâvet kıl, Kur’ân-ı kerîm oku. Kendini başkalarına medhetme. Nâmahreme bakma, harama bakmak gaflet verir. Kimsenin kalbini kırıp, virân eyleme. Edebli, mütevâzı ve cömerd ol...
“YÜKSEK İLMİNE ALDANMA!”
İlminin fazla, amelinin çok olması ile gurûra kapılan kimse, mârifet sâhibi değildir. Çünkü şeytan da pek fazla bilgiye sâhipti. Mantık yürütmek sûretiyle, ateşin topraktan daha hayırlı olduğunu iddiâ etti. Halbuki meleklere hocalık yapıyordu. Sonunda kendi nefsinin üstün olduğunu söyleyip kibirlendi. Böylece Allahü teâlânın gadabına uğradı ve lânete müstehak oldu. Ebedî olarak rahmet dergâhından kovuldu...
İyi ibâdetlerine, yüksek ilmine aldanma. Çünkü Bel’âm-ı Baûrâ ve Bersisa, en çok ibâdet edenlerdendiler. Fakat sonunda, nefs ve şeytana uyarak dünyâya bağlandılar. Âhiretlerini ziyân ettiler. Rezîl rüsvâ oldular.
Kişinin kadrinin ve kıymetinin varlığı, mihnetlere, belâ ve musîbetlere sıkıntılara sabretmesiyle ortaya çıkar... Belâ günlerinde, belâ geldiğinde Eyyûb aleyhisselâmın kulluğu iyi bir kulluktur...”