Sehl bin Abdullah Tüsterî, evliyanın büyüklerindendir. 815 (H. 200) senesinde dünyaya geldi ve 896 (H. 283)’da Basra’da vefat etti. Sehl bin Abdullah, daha küçükken önce annesi sonra da babası vefât etti. Babası vefât edeceğinde Sehl’i dayısına emânet edip bakıp gözetmesini söyledi. Evliyâ bir zât olan Muhammed bin Süvâr, onu güzel bir şekilde terbiye edip yetiştirdi. Sehl bin Abdullah, sonra Horasan’ı terk edip Bağdâd’a geldi. Bir rivâyette Ma’rûf-i Kerhî hazretlerinin hizmetine girdi. Hacca gidince orada evliyânın büyüklerinden Zünnûn-i Mısrî hazretlerini gördü ve ona talebe olmakla şereflendi. Küçük yaştan îtibâren hârikulâde hallere kavuştu. Tasavvuf ehlinin büyüklerinden olup zamanın gönül sultanı, hakikatin deliliydi... “Minbere kim çıksın?”
Ömrünün sonunda, Sehl bin Abdullah’ın el ve ayakları hareket etmez olmuştu. Namaz vakti gelince, el ve ayakları açılır, namaz bitince, eskisi gibi hareketsiz olurdu... Bir gün zikirden bahsederken; “Allahü teâlâyı hakkıyla zikreden, ölüyü diriltmeyi kast ederse, dirilir” dedi ve elini, önünde duran bir sakata sürdü, kötürüm kimse hemen iyileşip, ayağa kalktı...
Vefatı anında ziyaretine gelen bir talebesi:
-Efendim, sizden sonra minbere kim çıksın? diye sordu.
Sehl-i Tüsteri, gözlerini açıp, Şâdıdil adındaki bir mecusinin adını söyledi. Etrafındakiler;
-Şeyhin aklı gitmiş, bu kadar âlim varken, yerine bir mecusiyi geçiriyor, diye söylenirlerken, mübarek zat:
-Başımda gürültü etmeyin. Vaktim azdır. Gidin Şâdıdil’i çağırın gelsin, dedi. Şâdıdil’i getirdiler. Ona hitaben buyurdu ki:
-Ey Şâdıdil, beni iyi dinle! Üç gün sonra minbere çık ve Müslümanlara vaaz et. Bu sana vasiyetimdir!
Mübarek, bunları dedikten kısa bir zaman sonra da vefat etti...
“Zamanı gelmedi mi?”
Vefâtından üç gün geçince, ikindi namazından sonra, Şâdıdil minbere çıktı ve şöyle dedi:
-Ey Müslümanlar! Ey Sehl-i Tüsterî’nin talebeleri! Bana bir zamanlar şeyh efendi; “Ey Şâdıdil! Daha iman etme zamânın gelmedi mi?” demişti. İşte o dediği zaman geldi ve ben bugün o emri yerine getiriyorum...
Şâdıdil hemen orada Kelime-i şehâdet getirerek Müslüman oldu. Cemâat bunu görünce ve o sözleri duyunca Sehl-i Tüsteri’nin büyüklüğünü düşünerek gözyaşı döktüler...