Zeyd bin Zeynel’âbidîn, Tâbiînden ve fıkıh âlimidir. Hazreti Hüseyin’in torunu ve İmâm-ı Zeynel’âbidîn’in oğludur. İlk önce babasından ders almaya başladı. Daha sonra ağabeyi Muhammed Bâkır, Ebân bin Osman, Urve bin Zübeyr, Abdullah bin Hasan, Abdullah bin Ebî Râfi’ gibi âlimlerden ilim öğrenip hadîs-i şerîf rivâyet etti. Medine’den başka diğer İslâm memleketlerini de dolaşarak oralarda ilim tahsil etti. Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâbından bazılarını gördü. Zamanının bir tanesi idi...
Zeyd bin Zeynel’âbidîn, fıkıhta ve kırâat ilminde zamanının bir tanesi idi. Hitâbette eşi yoktu. Güzel konuşmaları ile etrafındakilerin dikkatini çeker, dinleyenlere sözleri tesîr ederdi.
Âlimler onun için şunları söylemiştir: “Zeyd’i her gördüğümüzde, yüzü daima aydınlık ve nurluydu.”
Zamanındaki bölücüler, Zeyd hazretlerinin değişik memleketlere ilim için yaptığı seyahatleri bahane ederek Halife’yi aleyhine kışkırttılar. Onun ilim için dolaşmayıp, hilâfete geçmek için çevresine adam topladığını söylediler. Halife de O’nun Medine dışına çıkışını yasakladı. Fakat o mübarek bir fırsatını bularak Kûfe’ye gitti. Orada Ehl-i beyt taraftan gözüken bölücülerin kışkırtması ve Halife’nin yakalattıracağı endişesiyle savaş için hazırlanmaya başladı. Kendisine binlerce kişi bîat etti. Başka şehirlerden de yardım vaat ettiler...
“Sen de düşman olmalısın!..”
Halife’nin askerleri Kûfe’ye yaklaştıkları sırada taraftarları gözüken münafıklar Zeyd hazretlerine “Biz Ebû Bekir ve Ömer’e düşmanız, sen de düşman olmalısın” dediler. O da, “Büyük dedem olan Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) sevdiği iyi kimselere düşmanlık edemem” dedi. Bunun üzerine dört yüz kişi hariç, diğerleri onu savaş alanında terk ettiler. Zeyd hazretleri, bunlara “ve kad rafadûnî” dedi. (Beni terk ettiler) mânâsına gelen bu sözden dolayı, hıyânet edenlere “Râfızî” denildi. Bu sözler, Zeyd hazretlerinin son sözleri oldu. 122 (m. 740) senesinde yapılan savaşta şehîd edildi...