Vakit, ahir zaman Peygamberinden bin yıl önce... Humeyr ibni Redi, hemen bütün Orta Doğu’ya hükmeden bir hükümdar. Humeyr, bir gün maiyeti ile birlikte tantanalı bir halde Mekke’ye geldi... Ancak onun gelişi Mekkelileri hiç alakadar etmedi. Herkes işinde ve her şey akışında. Bu soğuk karşılama hükümdarın fena şekilde canını sıktı. Vezirlerini huzura çağırdı ve bunun sebebini sordu. Vezirler; KÂBE’Yİ YIKMAYA KARAR VERDİ!..
“Buranın insanları Arap’tır; asil kimselerdir efendimiz. Kâbe’nin korunması onlara verilmiştir. Bundan dolayı değerleri yükselmiştir. Beytullah’ın bakıcısı olmanın verdiği şerefle soğuk duruyorlar olabilir.”
Bunun üzerine karar verdi; Kâbe’yi yıkacak, halkı öldürecek ve şehri askerine yağmalatacaktı!.. Ancak bu fikirle beraber ve aynı hızla kafasına bir şey daha girmişti: Müthiş bir ağrı!.. Ağrının şiddetinden burnundan ve gözlerinden kimsenin yanına yaklaşamadığı pis kokulu bir su akmaya başladı. Hekimler, o güne kadar görülüp, işitilmemiş bu hastalığı iyileştirmek için günlerce uğraştılar. Fakat bütün gayretler nafileydi. Bir âlim, uzun uzun düşündükten sonra sebebi bulduğunu anladı. Hükümdara şöyle sordu:
“Bu sıralarda Kâbe-i Şerif için aklınızdan kötü bir şey geçti mi?”
“Evet! O’nu yıkmak istedim. Ve başıma gelenler de bu niyetimle beraber geldi!”
“Yıkmak istediğiniz o Kâbe’nin sahibi olan yüce Allah, gizli niyetleri de bilir. O’nun yanında gizli aşikâr farkı yoktur.”
Humeyr, derhal tövbe etti... Üstelik İbrahim aleyhisselamın dinini kabul ederek Müslüman oldu. Beytullah’a karşı hürmet ve muhabbet duyguları ile bağlandı. Edep ve usulünü öğrenerek Kâbe’yi ziyaret etti. Sonra memleketine dönmek üzere yola çıktı...
MEDİNE’YE YERLEŞMEK İSTEDİLER...
Humeyr ve maiyetindekiler, Medine’nin bulunduğu yere geldiklerinde, âlimlerden dörtyüz kişi, âhir zaman Peygamberinin buraya hicret edeceğini söylediler ve oraya yerleşmek istediler. Bir ismi de Tebi olan Humeyr, bunun üzerine Medine’de bu dörtyüz kişi için evler yaptırdı. Onları evlendirdi. İhtiyaçlarını karşıladı ve içli bir bağlılık mektubu yazarak kendilerine teslim etti... Mektupta neler yazıyordu ve Resulullaha ulaşacak mıydı? O da yarına...