ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Ahmed Abdülhak Radulevî, Hindistan’ın büyük velîlerindendir. Radul şehrinde doğdu. 1433 (H.837) senesinde aynı yerde vefât etti... 
Celâleddîn Pâni-pütî hazretlerinin sohbet ve hizmetinde bulunması, bu mübarek zatın kalbine ilhâm edildi. Onun sohbetinde yüksek derecelere kavuştu... TÂAT EHLİNİN HÂLLERİ...
Ahmed Abdülhak Radulevî hazretleri, sohbetlerinde buyurdu ki:
“Tâat ehli, üzerlerinden bir gün bir gece geçtiği zaman, tâat üzere geçip geçmediği husûsunda kendilerini kontrol ederler. Eğer, Allahü teâlânın rızâsına uygun geçmiş ise, sevinirler. Âzâlarını, sâlih ameller yapmaları için zorlarlar. Dünyâ düşüncesini kalblerinden boşaltırlar. Uzun emel sâhibi olmazlar. Ecellerini yakın görürler. Dünyâ hırsını kalplerinden uzaklaştırırlar. Âhiret düşüncesi onların gönüllerini kaplamıştır. Âhirete, basîretli, gerçekten gören bir gözle bakarlar. Sanki, âhireti görmüş gibi hazırlanırlar. Temiz, hâlis ve sâlih amellerle, Allahü teâlâya yaklaşmaya çalışırlar. Yaşayışlarında Allahü teâlâ ve Resûlünün emrettiği istikâmet (doğruluk) üzere olurlar. Takvâları arttıkça dünyâda yaptıkları ibâdet ve tâatlerin tadını daha fazla duyarlar. Allah korkusundan gözyaşları dökerler. İbâdetlerini kırık ve mahzûn bir kalp ile yaparlar. Onlar, âhiret gamıyla gamlanmışlardır...”
“İnsanın en kötü işlerinden birisi gıybet etmesidir. Bu yüzden, dünyâ ve âhirette zarara uğrar. Hattâ o yüzden ona buğzedilir. Melekler ondan uzaklaşır. Şeytanlar sevinir. Gıybet, amelleri boşa çıkarır. Herkes yanında sevgisini kaybeder. Değeri kalmaz. Gıybet ile nemime (söz taşımak), birbirine yakındır. İkisi de aynı şeyden doğar. İkisi de taşkınlık ve azgınlıktır. Azgın olmayan kimse bunlarla uğraşmaz. Söz taşıyan, kâtil gibidir. Gıybet eden ise, leş yiyen gibidir. Azgın kimse kibirlidir. İnsan nefsini bu hastalıklara kaptırınca, iftirâ günahına da girer. Böylece gıybet, kişinin nefsini temize çıkarmak istemesinden ve kendisini beğenmesinden doğar. Gıybetten, en büyük belâdan kaçar gibi kaçmak lazımdır. Çünkü o Kur’ân-ı kerîmde haram kılınmıştır.”

“BURASI AZİZ’İN KABRİ!”
Azîz isminde bir çocuğu dünyâya geldi. Onda çok hârikalar görüldü. İnsanlar, hep bu çocuktan konuşmaya başladılar. Ahmed Abdülhak kabristana gitti. Bir yerde durdu ve; “Burası Azîz’in kabri olur” dedi. Sonra çocuk hastalandı ve iki-üç gün içinde vefât etti. Söylediği yere defnedildi..
Tüm İçerikler