Evliyanın büyüklerinden olan Süfyân-ı Sevrî hazretleri, 778 (H.161)’de Basra’da vefât etti. Tebe-i tâbiînin büyüklerindendir. Basra’da yaşamıştır. Birçok defa yaya olarak hacca gitmiştir. Mekke-i mükerremeye gittiği zaman halk başına toplanır, bilmedikleri ve anlayamadıkları hususları sorarlardı. Hepsine teker teker cevap verir, müşkillerini hallederdi. Hâfızası çok kuvvetli ve fevkalâde idi. “Hâfızam, kendisine tevdi ettiğim hiçbir şeyde bana ihânet etmedi” buyurdu. Yâni öğrendiğim hiçbir şeyi unutmadım demek istedi. Geceleri hiç uyumadı!..
Bu mübarek zat, yirmi yıl geceleri uyumadı ve hiç abdestsiz gezmedi. Ölümü hatırladığında kendinden geçerdi. Kime rastlasa; “Ölüm gelmeden önce ona hazırlan!” derdi...
Bir gün elinde bulunan bir ekmekten hem kendisinin yediğini, hem de yanında bulunan bir köpeğe yedirdiğini gördüler. “Niçin böyle yapıyorsunuz?” diye soranlara; “Sabaha kadar beni bekliyor, ben de namaz kılıyorum” cevâbını verdi.
Bu mübarek zat sâde yaşamayı sever, aza kanâat eder, fakirlere çok îtibâr gösterirdi...
Süfyân-ı Sevrî hazretleri bir zaman yanında biri olduğu halde Mekke’ye gidiyorlardı. Süfyân hazretleri yolda hep ağlıyordu.
Yanındaki; “Günahların sebebi ile mi ağlıyorsun?” dedi.
Hazret-i Süfyân; “Günahlarım çoktur. Lâkin beni en fazla endişelendiren ve ağlatan şey acabâ îmânımı muhâfaza edebilecek miyim? korkusudur” buyurdu...
“Allah” dedi ve vefât etti!
Mekke’ye vardılar. Hac esnâsında bir genç, Allah korkusuyla öyle bir “Allah” dedi ki, dayanamadı düşüp vefât etti. Süfyân-ı Sevrî hazretleri bu hâli görünce, gencin cesedinin yanına geldi ve;
“Dört defa hac yaptım. Bunların sevâbını senin rûhuna hediye ettim. Sen de bu söylediğin ‘Allah’ sözünden hasıl olan sevâbı bana verir misin?” deyince, gencin cesedinden; “Verdim” sesi duyuldu...
Süfyân-ı Sevrî hazretlerine o gece rüyâsında;
“Sen çok kâr ettin. Eğer bu aldığını bütün Arafat’ta bulunanlara dağıtsan hepsi zengin olurlardı” denildi.