ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Abdülvehhâb-ı Mısrî (Tâcüddîn Zâkir) Hânefî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve Mısır’da yetişen evliyânın büyüklerindendir. 813 (m. 1410) senesinde Türkistan’da bulunan Hâc-ı Tarhân’da doğdu. 922 (m, 1516) senesinde Mısır’da vefât etti. Bâb-ı Züveyle dışında, kendi dergâhı bahçesine defnedildi... İLK DERSİ BABASINDAN ALDI...
Abdülvehhâb-ı Mısrî, daha küçük yaşta iken babasıyla birlikte Tokat’a, sonra Haleb ve Şam’a gitti. Kur’ân-ı kerîmi okudu ve diğer ilimleri tahsil etti. Arabî ilimleri, fıkıh ilmini ve başka ilimleri babasından okudu. Babasının, Kâdı Şîhâbüddîn bin Habâl’dan okuduğu esnada, Sahîh-i Müslim’i dinledi. İbn-i Hacer el-Askalânî’den hadîs-i şerîf dinledi. 850 (m. 1446) senesinde, babasının sağlığında hac ibâdetini yerine getirdi. Ferâiz ilmini Şam’da Şihâbüddîn Ahmed el-Hımsî’den öğrendi ve bu ilimde özel ihtisas sahibi oldu. Şerîf bin Emîr’den güzel yazı yazmayı öğrendi. Sofiyye’den Şeyh Nûreddîn bin Halîl ile karşılaşıp, ona talebe oldu, ondan feyz alıp yükseldi. Bu arada Şeyh Takıyyüddîn Abdürrahîm el-Evkâcî’nin de sohbetlerine devam edip, ondan; Sahîh-i Buhârî, Şifâ, Avârif-ül-Meârif adlı eserleri okuyup, manevî feyz aldı.
Bu mübarek zat, Dımeşk’da ve Kâhire’de bir müddet kadı vekîlliği yaptıktan sonra, 884 (m. 1479) senesinde Dımeşk’a kadı olarak tayin edildi. Kendisini çekemeyenlerin birçok şikâyetlerinden dolayı, Dımeşk’tan ayrılıp Kâhire’ye geldi Sargatrmışıyye Medresesi müderrisi Selâhuddîn et-Trablûsî’den boşalan fıkıh müderrisliğine tayin edildi ve oraya yerleşti. Yaşadığı beldenin insanları ona çok ikram ve lütufta bulundular. Zamanla cemâati çoğaldı. Gidip gelenlerle, onun sohbet meclisi dolup taşardı. Vefât edinceye kadar Sargatmışiyye müderrisliğine ve orada bulunanlara vaaz ve nasihat etmeye, insanları hak yola davet etmeye devam etti...

DÂİMA ABDESTLİ BULUNURDU
Abdülvehhâb-ı Mısrî; âlim, fâzıl, vekar sahibi, kadılık görevinde çok dikkatli, âbid bir zât idi. Dâima abdestli bulunurdu. Yüzü, kalbinden taşıp gelen nûrlarla parlardı. Kendisini ahlâkî güzelliklerle bezemişti. Yürüyenlerin ayak sesi duyulmasın diye, dergâhını siyah keçe ile döşemişti... 
Memlûk Sultanı Kansu Gavri, bu mübarek zatı Osmanlı Sultânı Yavuz Sultan Selîm’le harb etmek üzere çağırınca nasıl bir cevap verdi, o da yarına...
Tüm İçerikler