Alevî bin Muhammed, Yemen’de yaşamış olan evliyânın büyüklerindendir. Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve selem) soyundandır. Evlâd-ı Resul olanlara, İslam dünyasında, her beldede değişik isimler verilmiştir. Anadolu’da Seyyid (Efendi) denilir. Türkistan’da Emir, Yemen ve güney Arabistan’da Alevî (Hazreti Ali’nin soyundan demektir), başka yerlerde Resûlî, Nebevî (peygamber soyundan), Hüseynî (Hüseyin soyundan), Fâtımî (Fâtıma soyundan) ve daha birçok değişik isimler ile çağırılırlar. ÇOK KERAMETİ GÖRÜLDÜ...
Alevî bin Muhammed, 1752 (H.1116) senesi Zilhicce ayının yirmi üçüncü Cumartesi gecesi Yemen’in Terîm şehrinde doğdu. On beş yaşında âilesiyle birlikte Hindistan’ın güneybatı sâhil beldelerinden Milibar’a hicret etti. Orasını vatan edinip zâhirî ve bâtınî (kalb) ilimlerinde olgunlaştı. Hindistan halkını senelerce irşâd etti. Hak olan doğru yolu gösterdi, îmân bilgilerini aşıladı. Çok kerâmetleri görüldü...
Alevî hazretlerinin bulundukları Milibar’da Tâûn hastalığı görülmüştü. Halk, Seyyid hazretlerine gelip hallerini bildirince;
“İnşâallah selâmet buluruz” diyerek duâ ettiler. Allahü teâlânın izniyle hastalık o beldeden kalktı.
Bir gün Alevî hazretleri ikindi namazını edâ için mescide gitmişti. Orada başka fazîletli kimseler de vardı. Namazdan sonra câmiden çıkarken Milibar köylerinden olan dört kişi, memleketlerindeki bir hastalıktan bahsedince, Alevî hazretleri;
“Memleketlerinize dönün. İnşâallah şifâ bulursunuz” diyerek hastalığın kalkacağını söylediler. Buyurdukları gibi oldu.
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
“İnsanlar dört kısımdır. Birincisi bilir, fakat bildiğini bilmez. Bu kimse uykudadır, onu uyandırmak lâzımdır. İkincisi bilir, bildiğini de bilir. Bu âlimdir ona uyunuz. Üçüncüsü bilmez, fakat bilmediğini bilir. Bunun irşâda, yetiştirilmeye ihtiyâcı vardır. Buna bilmediğini öğretiniz. Dördüncüsü bilmez, bilmediğini de bilmez. Bu câhildir, onu terk ediniz.”
“SEVEN, SEVİLİR”
“Muhabbet edene muhabbet edilir. Seven sevilir. Unutmayan, unutulmaz...”
1844 (H.1260) senesinde Milibar’da vefât etti. Tirnehali şehrinde defnedildi. Kabri üzerine büyük bir türbe binâ edilmiştir. Kabri başında gece gündüz devamlı Kur’ân-ı kerîm okunur. Vefâtından sonra da çok kerâmetleri görülmüştür. Vefat etmeden evvel buyurdu ki:
“Ömür geçiyor. Gâfil olmayın. Ömrü, Allahü teâlânın zikri ile kıymetlendirin.”