ARA
MEŞHURLARIN SON SÖZLERİ
 Eshâb-ı kirâmın ileri gelenlerinden, büyük fakîh ve müfessir Abdullah İbn-i Mesud “radıyallahü anh” hazretleri buyurdu ki:
Hicretin onuncu senesiydi. Bir gün Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Efendimizin nurlu huzurundaydık. Bir zat çıkageldi ve doğruca Resûlullah Efendimizin yanına gitti. Tam bir edeple şöyle dedi: 
“ALTI GÜNDÜR YOLDAYIM”
-Ya Resullallah! Uykularımı kaçıran ve beni düşüncelere gark eden iki meseleyi size arz etmek için gündüz susuz, gece uykusuz olarak altı gündür yol aldım! 
Resûlullah Efendimiz ona kim olduğunu sorunca, “Zeyd-ül Hayl” namıyla tanınan bir şahıs olduğunu söyledi. Yine Resûlullah Efendimiz; 
-Hayır sen “Zeyd-ül Hayl” değil, belki “Zeyd-ül Hayr”sın. Şimdi müşkilatını söyle bakalım! buyurdular. (Hayl=At sürücüsü, Hayr=İyilik, güzel amel.)
Zeyd, ilahi iradenin cilvegâhı olan irfan ehli ile, iradeye mazhar olmayan insanın sıfatı ve Cenab-ı Hakkın bunlar üzerindeki alametinin ne olduğunu sordu. Resûlullah Efendimiz onun bu sorusunu beğenerek takdir etti ve onu irşad için, geceyi ne halde geçirdiğini ve nasıl sabahladığını izah etmesini istedi. 
Zeyd cevaben iyiliği, hayır ehlini ve hayır ile ameli sevdiğini; hayır ve hasenattan bir şey kaçırırsa üzüldüğünü; az çok bir salih amel işlediğinde sevabına sevinerek sabahladığını anlattı. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz de; 
-Ya Zeyd! İşte ilahi iradenin aksetmesi sonucunu oluşturan keyfiyetin alameti budur. Eğer Cenab-ı Hak seni bundan gayrı bir şey için irade buyurmuş olsaydı, seni ona harekete hazır kılardı da hangi vadide helak olduğuna da aldırmazdı! cevabını verdi. 

HEMEN YOLA KOYULDU...
Zeyd-ül Hayr da aldığı cevabın müşkülünü çözmede kafi olduğunu söyleyerek hiç konaklamaksızın hemen geri dönmek üzere yola koyuldu... 
Resûlullah Efendimiz “Şimdiye kadar Arablardan her kimin fazîleti bana anlatılmışsa o kimseyle karşılaşınca anlatılandan az olduğunu gördüm. Fekat Zeyd-ül Hayr’ın fazîletini, duyduğumdan fazla gördüm” buyurdu. 
Zeyd-ül Hayr “radıyallahü anh” memleketine döneceği zamân, Resûlullah Efendimiz “Keşke Zeyd Medîne’nin hummâsından kurtulsaydı” buyurdu. Zeyd “radıyallahü anh” memleketinin sınırına yaklaşdığı sırada, Necîd beldelerinden birinde hummâ (sıtma) hastalığından vefât etti...
Tüm İçerikler