Ziyad bin Samid radıyallahü anh, Eshâb-ı kiramdandır. Ensarın gençlerinden idi. Babası, yaşı küçük diye Bedir Harbine katılmasına izin vermedi. Uhud Harbine katılmak için Peygamber Efendimizden (sallallahü aleyhi ve sellem) izin aldı. Savaş sırasında büyük kahramanlıklar gösterdi... “CENNETTE BULUŞURUZ”
Uhud Muharebesinde küffarın saldırıları olanca şiddeti ile devam ediyor; mü’minler, canlarını dişlerine takmış ayakta kalmaya çalışıyorlar... Ziyad bin Samid hazretleri, Ensardan on dört genç ile Resulullah Efendimizin etrafında bir fedai mangası gibi, hatta fedai mangasından da öte hayatlarını peşinen Peygamberlerine bağışlamış olarak seyrine doyulmaz bir yiğitlikle dövüşüyorlar. Ne çare ki düşman, at ve zırh üstünlüğüne sahipken müminler yalın kılıçlı ve piyade... Kendileri ölüyorlar ama; düşmanı da öldürüyorlar.
Bu genç mücahidler, hiçbiri sırtından vurulmadan birer birer şehid oldu. Her biri, son nefesini verirken de ne kadar güzeldi; ne kahramandı. İşte son nefeste dedikleri:
“Ya Resulallah! Bu canın ne kıymeti var ki yoluna feda edilmesin?.. Allahaısmarladık... İnşâallah Cennette buluşuruz...”
***
Amr Sabit bin Rakş hazretleri de Eshab-ı kiramdandır. Ensar-ı kiram içinde en son imana gelenlerden idi. Uhud Harbinden önce imana geldi ve hemen harbe katıldı. Orada şehid düştü.
Amr Sabit bin Rakş’ın Müslüman olan akrabaları onun imân etmesi için ne kadar dil dökmüşlerse de, hiçbir netice alamamışlardı. Hidayet elbette Allahü teâlâdan. Mü’minler, Uhud’da bir kere daha kendinden kat kat çok düşmana karşı var olma veya yok olma savaşı verirken, Amr’ın Medine’de kalbi yumuşadı... Kendini ve olup bitenleri hesaba çekti. Bunun akabinde de Allah’a ve O’nun Resulüne iman etti. Hemen kılıcını kaparak cenk meydanına koştu. Birkaç müşrik öldürdü. Ancak kendisi de ağır bir darbe aldı. Yerde can çekişiyordu. Onu bu halde gören mü’minler sordular:
-Ya Amr sen niçin geldin?
Amr’ın cevabı işitenleri şaşırttı:
-Şehid olmak niyetiyle!.. dedi ve son nefesini verdi. Vaziyeti Allah’ın Resulüne haber verdiler. Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki:
-O, elbette Cennet ehlindendir!..
Üzerinden bir vakit bile namaz geçmemişti...