ARA
OSMANLI HİKAYELERİ
 Kanuni Sultan Süleyman zamanında başlayan Osmanlı-İran savaşları, Sultan I. Ahmed devrinde de devam ediyordu. İranlılar Tebriz’i almışlar ve Kars’ı kuşatmışlardı. 15 Haziran 1604 yılında Cağaloğlu Sinan Paşa kumandasında bir ordu Kars’ı kurtarmak için İstanbul’dan yola çıktı. Beylerbeyi Osman Bey, az bir kuvvetle Kars’ı müdafaa ediyor, yar dım gelinceye kadar kaleyi düşmana teslim etmemeye çalışıyordu. Bir gece, genç subay larından biri olan Kenan Beyi yanına çağırdı ve:-Bak yiğidim! Cenab-ı Hakk’ı ve Resûl-ü Ekrem’i memnun etmenin, şecaat göster menin zamanıdır. Bir gece gizlice kaleden dışarı çıkıp düşmanın içine dalacaksın ve kaç kişiler, erzakları, topları ne kadardır, öğrenip bize haber edeceksin. Haydi göreyim seni.. diyerek uğurladı. Kenan Bey, bu vazifeyi sevinerek kabul etti ve ertesi gece kaleden gizlice çıktı. Sürünerek düşman safları arasına girdi. Birinci gün kendisini tanıyan olmadı. Fakat ertesi gün, daha evvel çatıştıkları bir İran askeri onu tanıdı. Hemen üstüne çullandılar ve yaka layarak Şah Abbas’ın huzuruna getirdiler. Şah, elleri ayakları bağlı Kenan beye sordu:-Kalede kaç asker ve ne kadar silah var?Kenan beyin ağzından bir kelime bile çıkmıyordu. Para, altın, gümüş, zümrüd tek lif ettiler, yine sustu. Şah kuduruyordu. Bunun üzerine Kenan bey bir çift laf etti:-Şahım üzülme. Karşındaki adamın ağzı mühürlüdür.Bunun üzerine İranlılar, yiğit Osmanlı askerine işkenceye başladılar. Fakat Kenan bey yine sustu. Azgın düşman, onu konuşturamayınca kol ve bacak kemilerini kırdıktan sonra beline kadar yağlı paçavralara sarararak bir top namlusuna tıktılar. Sonra da topu ateşleyerek cesedini Kars’a doğru fırlattılar. Kars bir müddet İranlıların eline geçtiyse de, yetişen Osmanlı ordusu kaybettiğimiz yerleri geri aldı. Fakat Kenan bey unutulmadı.
Tüm İçerikler