-Katerina ile Avusturya kralı Josef, Kırım’da buluşmuşlar Sultanım!...I. Abdülhmid Han başını salladı:-O Moskof avreti amansız bir Türk düşmanı ve İslam katilidir.Sadrazam tasdik etti:-Evet Hünkarım..-Kırım’da yapmadığı rezalet kalmamış!-Üzerinde “Bizans-İstanbul Yolu” yazılı Zafer Takı altından, 60.000 Rus askerini geçirmiş. O avret, 8 sene önce doğan torununa dahi Konstantin adını koydu. Tek hayali, o veledi Bizans kralı yapmakmış. Bunun için Avusturya ile anlaşmış. Eflak, Buğdan, Sırbistan ve Bosna taraflarını Avusturya alacakmış. Karadeniz sahilleriyle, Bulgarya ve bazı adaları da Moskof istermiş. Koca Yusuf Paşa:-Katerina’nın asıl derdi İstanbul’da. Eski Bizans İmparatorluğunu ihya etmek ister. İstanbul’daki Rus ve Avusturya elçileri dahi Kırım’a gitmişler. -Şenlikleri seyretmeye gitmediler herhalde!-Beli Sultanım...Yeni fitne emirleri almışlardır.-Geri döndüklerinde, bizim de kendilerine söyleyeceklerimiz var!Koca Yusuf Paşa, Rus düşmanlığıyla tanınırdı. Çünkü onlarla çok harbetmişti. Cezayirli Gazi Hasan Paşanın yetiştirmesiydi. Cesur ve edepli bir insandı. 13 Ağustos 1787’de Osmanlı Devleti, Rusya’ya harp ilan etti. Rus elçisi Bulgakov’un inkarlarına rağmen, Babıâlî, Rus planlarını öğrenmişti.Rus elçiliğine verilen Harp Notasında:“Kırım’ın boşaltılması, bazı Rus konsolosluklarının kapatılması, Boğazlardan geçecek Rus teknelerini ayıracağımızı” bildirdik. Bilhassa Kırım meselesi mühimdi. Geri alınması milli bir emel haline gelmişti. Bütün camilerde:“15 Asırlık bu Türk yurdunun Moskof elinde bırakılması şerefsizliktir. Bu kara leke temizlenmelidir...” diye vaazlar veriliyordu. Bir çok şehirdeki Rus konsolosluk binaları, Müslümanlarca taşlanıyordu. Harp ilanıyla birlikte Donanma-yı Hümayun Karadeniz’in kuzeyine yollandı. Orada henüz zayıf bulunan Rus gemilerinin çıkışı engellenecekti. Ayrıca İngiltere, Fransa, Prusya ve İsveç’e özel ulaklar gönderildi. Gizli Rus-Avusturya Antlaşması hakkında bilgiler verildi.Bu sırada Katerina da Avusturya’yı sıkıştırıyordu. Harbe katılması için baskı yapıyordu. Osmanlıya ikinci bir cephe açılması, kendini çok rahatlatacaktı. Hilekar çariçe sonunda muradına erdi. Avusturya savaşa katıldı; 9 Şubat 1788... Bâbıâlî bunu hiç bekle miyordu. İç isyanları tam bastırmadan bu kadar çabuk harbe gireceklerini ummuyordu.25 Mart 1788...Ordu-yu Hümayun Avusturya üzerine hareket etti. Avusturya ordusu da Buğdan’daki Yaş şehrine girdi. Kralları Josef, ordusunun başındaydı. Şehirde taş üzerinde taş bırakmayan kahramanlar(!), Osmanlı ordusunun yetişmek üzere olduğunu haber alınca hemen şehri boşalttılar. Hızla güney batıya doğru hareket ederek, Belgrad yakınlarındaki Şebeş kasabasına geldiler ve burada karargah kurdular.Kral Josef, zaferden o kadar emindi ki, ülkesine katacağı Osmanlı topraklarının gelirini bile hesaplatmıştı. Bu muazzam servetle, Viyana saraylarında tertipleyeceği baloları ve valsleri, patlatacağı şampanyaları düşünüyordu. Tam o sırada hakiki toplar patlamaya başladı. Muhafız alayı generali:-Bunlar Osmanlı topları Haşmetmeap!...diye kekeledi.İşte o anda uyanan şaşkın kral.-Şimdi ne yapacağız?..diyebildi. Süslü generali cevap verdi:-Savaş yapacağız Haşmetlim, savaş!..dediSerdar-ı Ekrem Koca Yusuf Paşa bir an önce netice almak istiyordu. Çünkü yaz geçmek üzereydi. 21 Eylül 1788...Osmanlı ordusu son hücuma hazırdı. Şafakla beraber düşmana saldıran mücahidler akşama kalmadan neticeyi aldılar. Şebeş ovasında yapılan bu kanlı meydan muharebesinde, Avusturya ordusu büyük bir hezimete uğradı. Şaşkın Nemçelilerin yarıdan fazlası öldü, geri kalan yarısı da kaçarak canlarını kurtarabildiler. “Haşmetlû” kral Josef’i bile bir fıçı içinde kaçırabildiler. Koca Yusuf Paşa, Belgrad ve çevresini her türlü pislikten temizledi. 50.000 esir ve ağır ganimetlerle İstanbul’a döndü.Bu zafer üzerine, başta Sultan I. Abdülhamid ve Serdar olmak üzere bütün harbe katılan askerler “Gazi” ünvanı verildi.Fakat Ruslar boş durmadı. Müttefiki Avusturya’nın uğradığı ağır hezimet üzerine, bir müddet sindi ve kuvvet topladı. Kış mevsimi bitip, bahar gelince, bu kuvvetleriyle Osmanlı sınırını geçti ve Özi kalesine saldırdı.6 Nisan 1789...Sadrazam, Huzur-u Şahaneye kabulünü rica etti...I.Abdülhamid ayakta bekliyordu.-Destur buyurursanız Sultanım...Sadaret kaimesini okumak isteriz...-Buyur Lala...Seni dinliyoruz...-Sultân-üs Selâtîn ve Halîfe-i Müslimîn, Es-Sultan İbnüs-Sultan Gâzî Abdülhamid Hân Hazretlerine üzülerek arza cür’et eyleriz ki; Karadeniz’in şimal ucundaki Özi kal’amız sukût etmiştir.-Ne dediniz...Ne dediniz?-Potemkin nam Moskof Prensi, kal’ada mevcud 25.000 Müslümanı bilâ istisnâ katleylemiştir..-Nasıl...Nasıl?..-Sabi, kadîd, hâmile, emzikli demeden cümlesini şehid eylemiştir.-Bre mel’un...bre hınzır!...-Katerina’dan emir alan bu kafir insan kasabı, karşı koymaya çalışan delikanlı ve oğlancıklarımızı diri diri ateşe attırmıştır. Can havliyle kaçışanları dahi, kızgın demirle şişletmiştir.-Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdüû ve ResûlühKelime-i Şehadeet getiren Padişah derhal felç oldu ve ertesi sabah vefat ettilerDiğer Osmanlı Padişahlarından daha fazla kalbi merhamet ve sevgiyle doluydu. Din kardeşlerine yapılan zulüm ve işkencelere dayanamadı. Mübarek kalbi duruverdi. Cenâb-ı Hak ona ve bütün Osmanlı Sultanlarına rahmet eylesin...Amin.