Bir gün Kanuni, Yahya Efendi'ye: "Ağabey sen ilahi sırlara vakıfsın" diye haber yollar. "Acaba devletimizin encamı n'ola?" Yahya Efendi iki kelime yazar: "Neme gerek!" Kanuni bu cevaba şaşırır. Halbuki sır o kelimelerde gizlidir. Eğer zulüm yayılır, fukaralar feryada başlarsa ve şahısların menfaati devletin çıkarının üstüne çıkarsa. Üstelik görüp işitenler "Amaaan neme gerek" derlerse bil ki yıkılış yakındır! Gün gelir Kanuni vefat eder. 2. Selim kendini bir anda devletin başında bulur. Saltanat yükü omuzlarını çökerttiğinde sığınacak gölge, tutunacak dal arar. Birden aklına baba dostu Yahya Efendi gelir. Yüce Veliyi gördüğü an içi bir hoş olur. Onun bir bakışı ile öylesine rahatlar ki tarifi ne mümkün. Devletini ve milletini güvende hisseder ve ayaklarına kapanmamak için zor tutar kendini. Mübarek onu kulaklarından yakalar: "Söyle bakalım!" der, "abdestin var mı?" Sultan edeple başını eğer, zor duyulan bir sesle: "Var efendim" der. Yahya Efendi, tonunda şefkat hissedilen bir sesle:"Hayır!" der, "benim sorduğum tövbe abdestidir. Şimdi seninle tövbe edeceğiz ve bundan böyle birbirimize eksiklerimizi söyleyeceğiz tamam mı?" Ve öyle de olur.Yahya Efendi mükemmel bir şairdir. Şiirlerini "Müderris" mahlası ile yazar ve her bahane ile ölümü hatırlatır, ölüme hazırlanır. Mübarek, kabrini elceğizi ile kazar ve döner dolaşır kendi mezarına okur. Ona göre müminin ölümü bayram olmalıdır. Bakın şu işe ki bir bayram gecesi vefat eder, cenaze namazı bayram namazını müteakip kılınır ve defnolunur bayram günü.